Connect with us

Siyaset

Öğrenci Veli Derneği: Laik, bilimsel, kamusal, parasız eğitim istiyoruz

Öğrenci Veli Derneği’nin 2024-2025 eğitim öğretim yılının ilk gününde İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yaptığı basın açıklamasında “Laik, kamusal eğitim mücadelesi çocuklarımızın yalnızca eğitim haklarına değil yaşamlarına da sahip çıkma mücadelesidir” denildi.

Yayınlanma

@

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der), 2024-2025 eğitim öğretim yılının ilk gününde İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaptı.

Okunan açıklamada şu başlıklar dile getirildi:

OKUL YEMEĞİ HEMEN ŞİMDİ!

Salgında ve sonrasında artan yoksulluk ve depremle çocuklarımız için kamusal eğitim hakkı, ücretsiz okul yemeği için gerekli önlemler alınmazsa çocuklarımızın fiziksel, akademik gelişiminde ciddi bir gerileme olacağı, okul terklerinin artacağı, “çocuk işçiliğinin”, çocuk yaşta evliliklerin artacağı, çocukların köktenci yapıların hedefi haline geleceği bilimsel bir gerçekti. Bizim ülkemizde hepsi yaşandı.

*Salgın öncesi MESEM’lerdeki öğrenci sayısı 160 bin iken bu sayı bir buçuk milyona yaklaşan (1 milyon 264 bin) bir rakama ulaştı. Nisan 2022 verilerinde MESEM’ lerdeki 18 yaş altı öğrencilerin oranı yüzde 46’ydı. Yoksulluktan kaynaklı 9.10.11. sınıfta asgari ücretin üçte birini,12. sınıfta asgari ücretin yarısını alabilmek için çocuklarımız akın akın okullarını terk ediyor.

*İş Kanunu’na göre 15 yaşından küçük çocukların ağır işlerde çalışması yasak iken “çocuk işçiliği” MESEM eliyle 14’e düşürüldü ve çocuklarımız metal fabrikaları gibi çok tehlikeli iş yerlerinde bile çalışmak zorunda bırakılıyor. Son 7 ayda MESEM’li 8 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti.

*Gerçeği örtme aracı haline gelen TÜİK verilerinde dahi 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk işçi olarak çalıştırılıyor.

*MEB’in açıkladığı son verilerde okulda olması gereken 2 milyonu aşkın çocuk (2 milyon 9 bin 480) örgün eğitim dışında.

*TÜİK 2022 verilerine göre üç çocuktan biri (%35,3) açlık riskiyle karşı karşıya. Eurostat 2021 verilerine göre ülkemizde çocuklarımızın %45,2’si açlığı, yetersiz beslenmeyi yaşıyor. PISA 2022 raporunda “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuna öğrencilerin verdiği cevapla Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu.

Finlandiya’dan Çad’a, Almanya, Fransa, Çin’den Kamboçya’ya 418 milyon çocuk ücretsiz okul yemeği hakkına ulaşabiliyorken kamuda tasarruf gerekçesiyle seçim öncesi söz verildiği halde ülkemizde ilk vazgeçilen çocuklarımız, çocuklarımızın ücretsiz okul yemeği hakkı oldu.

Okul yemeği, çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimini, akademik başarısını, okula hazırlığını artırmanın yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek, özel eğitime ihtiyaç duyan ve dezavantajlı tüm çocukların eğitime erişimini sağlamak gibi birçok önemli işlevi yerine getirmektedir. Aynı zamanda, çocuklarımızın okuldan kopmaması için en temel kamusal önlemlerden biridir. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nun bir parçası olarak bugün bir kez daha MEB’i ve siyasi iktidarı kamusal sorumluluklarını yerine getirmeye, okul öncesinden itibaren çocuklarımıza bir öğün ücretsiz okul yemeği ve ücretsiz su uygulamasını hayata geçirmeye çağırıyoruz.

ARTAN YOKSULLUK EN ÇOK ÇOCUKLARIMIZI VURUYOR!

Ülkemizde halkın yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığı ve ekonomik krizin her geçen gün arttığı tabloda yoksulluk en çok çocuklarımızı etkiliyor.

*Özel okullaşma ülke tarihinin en yüksek oranına %24’e ulaştı. Özel okullarla kamu okulları arasındaki eşitsizlik her geçen gün artıyor. Eğitimin paralı hale getirilmesiyle kamu okulları arasındaki eşitsizlik te derinleşiyor.

*OECD raporunda Türkiye’deki kamu okulları için yarı-özel ifadesi kullanılıyor. Türkiye’de Anayasa’daki “Temel eğitimin ilk kademesi olan ilk öğretim, öğrenim çağındaki kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve temel ve orta eğitim Devlet okullarında parasızdır.” maddesine rağmen okullardan bağış adı altında toplanan kalemler başta olmak üzere okul yemeğinden, servislere, okul giderlerine verilen ücretlerle ülkemizde parasız, kamusal eğitimin olmadığı belirtiliyor.

*Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de 2023 için yüzde 72 oldu. Yoksulluk arttıkça çocuklar gıdaya erişemiyor, yetersiz beslenme çocukların fiziksel gelişimini, akademik başarısını olumsuz etkiliyor.

*TÜİK tarafından 29 Ocak 2024 tarihinde Gelir Dağılımı İstatistikleri (2023) yayımlandı. En zengin yüzde 5’lik grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 5’in 31 katı! En zengin yüzde 10’luk grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 10’un 15 katı! Artan eşitsizlik en çok çocukları etkiliyor

*TÜİK verilerine göre eğitim harcamaları yüzde 120 artış gösterdi. Öğrencilerin temel kırtasiye harcamaları %71,9, giyim harcamaları %62,5, okula başlama masrafı %64,9 arttı. Gerçek artışın ise bu verilerin çok daha üzerinde olduğunu biz veliler fazlasıyla yaşıyor ve biliyoruz.Bir okul çantasının dolması ve okul kıyafeti bir öğrenci için en az 2500-3000 TL’ye ulaşmıştır.

*Servis ücretleri de zamlandı. Üç büyükşehirde Ankara’da %40,İzmir’de %20,İstanbul’da %16 olarak açıklandı. 2024-2025 öğretim yılı için yapılan zamla 0-3 km. arası en kısa mesafe yaklaşık 17 bin lira oldu. Yine bir öğrencinin günlük beslenme gideri –ki bu rakam sağlıklı beslenmeyi ifade etmemektedir- en az 100 liradır. Bir çocuğun yalnızca beslenme ve ulaşım gideri aylık en az 4000 TL’ye ulaşmıştır.

*Ayrıca MEB her sene okullarda para toplanmadığını açıklasa da biz veliler bu açıklamanın hiçbir gerçekliği olmadığını biliyor ve yaşıyoruz. Bağış adı altında kayıt parası, aidat ,okul kırtasiye, fotokopi gideri vb isimler adı altında okullarda para toplanmaya devam edilmektedir. Kamu okulları da paralı hale getirilmiştir.

Tüm bu rakamlar, bilgiler ışığında ülkemizde eğitimin parasız olduğunu söylemek mümkün mü?

Yoksulluk, açlık sınırı altında geliri olan tüm ebeveynlerin, ailelerin çocuklarına maddi eğitim desteği verilmeli, eğitime acilen yeterli bütçe ayrılmalıdır.

OKUL TERKLERİ 2 MİLYONU AŞARAK TÜRKİYE TARİHİNİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI!

Yoksulluğun, eşitsizliğin artışı; parasız, kamusal eğitim için gerekli önlemlerin alınmadığı, yeterli bütçenin eğitime aktarılmadığı koşullarda okul terki artışı bilimsel bir gerçek. Okullarından ayrılan lise çağındaki öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480’e ulaştı. Açık öğretim ortaokuluna giden öğrencilerin tüm öğrencilere oranı ise bir önceki yıla göre 3,2’den 6,1’e yükseldi. Bu sayılar buzdağının görünen yüzü bile değil. MEB okul terkinde yaşanan gerçek sayıları gizlemek için her türlü yönteme başvuruyor.

*Okullulaşma verilerinde okula kayıt durumu esas alınıyor. Çocuğun okula kayıt olması ise devamsızlık, eğitimden erken ayrılma göstergeleri olmadan okula devam etme göstergesi olamaz.

*Verilerde yaşa göre değil kademelere göre net okullulaşma oranı kullanılıyor. Bu oran üzerinden eğitim dışındaki çocuklar tespit edilemez.

*2022-23/2023-2024 eğitim yılı için yaşa göre ayrıştırılmış veriler yayınlanmadı.

*2020 yılına kadar düzenli olarak paylaşılan farklı kademeler ve program türleri için devamsızlık göstergesi, 2021, 2022, 2023 yıllarında paylaşılmadı. MEB’in 2024 yılı Bütçe Teklifi’ nde bu verilere yer verilmedi.

Oysa ki yalnızca salgın öncesi 2019’da genel ortaöğretimde yüzde 25,1 olan devamsızlık oranı, mesleki ve teknik ortaöğretimde yüzde 40,7’ye kadar çıkıyordu.

Ayrıca çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olan MEB, çocukların okul dışına çıkışını teşvik için art arda yönetmelikler yayınlıyor.

8 Eylül 2023 yönetmeliğiyle;

*9. sınıfta başarısızlık nedeniyle sınıf tekrarına kalan öğrencilerin kayıtları açıköğretim kurumlarına ek olarak mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) alınabileceği,

*Deprem bölgesinde bazı il ve ilçelerdeki geçici barınma merkezlerinde ikamet eden ve taşıma yolu ile eğitim hizmeti alan öğrencilerin açık liseye geçebileceği,

*Hafızlık eğitimi alan çocukların örgün eğitim dışına çıkabileceğini yönetmelik eliyle düzenledi.

13 Ağustos 2024 ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle;

*Özel eğitim gereksinimi olan,örgün eğitim kurumlarında okuma hakkını kaybeden, sınıf tekrarına kalan,bulunduğu il/ilçede gidebileceği okul türü bulunmayan,ortaokul mezunu olup tercih yapmadığı için bir okula yerleşemeyen,devamsız olan,hafızlık eğitimi alan,anne veya babası vefat eden, hakkında koruma kararı verilen …. Çocuklar açıköğretim liselerine geçiş yapabilirler, denilerek çocukların okul dışına çıkması yönetmelik eliyle düzenlendi.

Çocukların okul dışına çıkışını hızlandıracak bu yönetmelikler geri çekilmeli, başta ücretsiz okul yemeği, çocuklara düzenli burs,maddi eğitim desteği olmak üzere kamusal önlemler hayata geçirilmelidir.

ÇOCUKLARIMIZIN UCUZ İŞGÜCÜ HALİNE GETİRİLMESİNE SON VERİLMELİDİR!

Yoksulluktan, eşitsizlikten, gelecek kaygısından kaynaklı Mesleki Eğitim Merkezlerindeki (MESEM) öğrenci sayısı 1 milyon 246 bine ulaştı. MESEM’lerde 9.10.11 sınıftaki öğrencilere asgari ücretin üçte biri,12. sınıfta asgari ücretin yarısı veriliyor. Bu ücretler kamu kaynaklarından karşılanarak çocuklar bedava iş gücü haline getiriliyor. Yoksulluktan kaynaklı çocukların eğitimle bağı koparılıyor, MESEM’lere mecbur bırakılıyor. Son 8 Ayda 8 çocuk MESEM’lerde iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Mart 2024’te mesleki eğitimde istihdam odaklı yeni program açıklandı. Açıklanan programla ilk adım atıldı ve geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen eğitim öğretim yılı açılışında Milli Eğitim bakanı 4 yeni okul modelinin uygulanacağını açıkladı. Bölge, ihtisas, sektör içi ve sektöre entegre olmak üzere 4 yeni okul programı ile bölge okullarının, sektör içi okulların (meslek liselerinin) işletmelerin yoğun olduğu yerlerde, organize sanayi bölgelerinin içinde açılacağı, sayılarının artışı için kamu kaynakları ile teşviklerin artırılacağı ve pansiyonlu, yatılı olacağı açıklandı. Büyük işletmelerin içinde açılacak sektör içi okullarda, çocukların 9. ve 10. sınıfta işletmenin içinde açılmış okullarda eğitim alacaklarını, 11 ve 12. sınıfta ise eğitimle hiçbir bağları kalmayacağını ve işletmelerde çalıştırılacakları açıklandı. Sektör dışı okullar da işletmelerle bağı kurularak faaliyet yürütülecek.

Bu yeni okul modelleri ile çocukların eğitimle bağının kopacağı, çocuk yaşta işçiliğin daha da fazla artacağı açık bir gerçek. İşletmelerin,organize sanayi bölgelerinin içindeki okullarda da aynı MESEM’lerde olduğu gibi iş cinayetlerinin,yaralanmaların artacağı da çok açık bir gerçek. Çocukların yalnızca eğitimle bağı koparılmıyor, yaşam hakları da tehlike altında. Ayrıca yatılı olarak kalmaları esnek,uzun saatler çalıştırılmalarının da önünü açacak.

Yine açıklanan mesleki ve teknik eğitim politika belgesi ile meslek liselerinin içine ortaokul bölümlerinin açılması, ilk ve ortaokuldan itibaren çocukların,velilerin mesleki eğitime yönlendirilme çalışmalarının yapılacak olması, 7. ve 8. Sınıflardan itibaren zanaat atölyeleri eliyle çocukların MESEM’lere, bu bölge okullarına yönlendirilmesi,işletmeler içinde yatılı yerler olmadığı durumda kamu binalarının çocukların “çocuk işçi” olarak çalıştırılması için kullanılacak olması MESEM’le 14 yaşına düşürülen çocuk işçiliği yaşını daha da küçük yaşlara indirecek, çocuk işçiliği daha da yaygınlaşacaktır. Tüm bu çalışmalar aynı zamanda mesleki eğitim kurulu adıyla işletme sahipleri ve İŞKUR ile birlikte yapılacaktır.

Çocuklarımızın eğitim hakkından sorumlu olan bakanlık çocuk işçiliğini yaygınlaştırma bakanlığı haline getirilmiştir.

TÜM OKULLARA KADROLU TEMİZLİK VE YETERLİ YARDIMCI PERSONEL ATAMASI YAPILMALIDIR!

Açıklanan İşgücü Uyum Programı (İUP)ile okullarımızda yıllardır artarak süren okul temizliği sorunu daha da artacaktır. Haftanın 3 günü asgari ücretin yarısı karşılığında güvencesiz çalıştırılacak temizlik görevlileri, yardımcı personel uygulaması hem emeğin yok sayılması, hem de haftanın diğer günleri için okul temizliği açısından başta sağlık sorunları olmak üzere yaşanan sorunları daha da artması anlamına gelmektedir. Eğitimin sürekliliği ilkesi de ihlal edilmektedir.

İUP sonlandırılmalı, tüm okullara yeterli kadrolu temizlik, yardımcı personel ataması yapılmalıdır.

AHİLİK VE GİRİŞİMCİLİK DERSİ KALDIRILMALI,AHİLİK PROJESİ SONLANDIRILMALIDIR!

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli en etmel program geliştirme ilkeleri dahi yok sayılarak hazırlanmıştır. Dünya’da tek bir örneği olmayacak şekilde gerekçesi yoktur,ihtiyaç analizi ve pilot uygulamaları yapılmamıştır. Öğretim programının sarmal müfredat olduğu bilgisine dahi sahip olmayan kişiler tarafından seyreltme adıyla konular çıkarılmıştır. Oysa ki geçmiş müfredatta konular tekrar etmemekte, aynı konular farklı sınıflarda, sınıf düzeylerine uygun olarak farklı içerik ve biçimlerde yer almaktaydı. Başta öğretmenler, eğitim sendikaları olmak üzere alanın,sorunların gerçek bilgisine sahip öznelerle hazırlanmamıştır. Geri bildirim için 26 program,1 ortak program,3000’i aşkın sayfa için yalnızca 14 gün süre verilmiş, geri bildirimler doğrultusunda ise kamuoyuna tek bir açıklama,taslakta da tek bir değişiklik yapılmamıştır.

Bu müfredat laik,bilimsel, parasız eğitimi hedef alan çocukların eğitimden koparılarak çocuk yaşta işçiliği yaygınlaştırmayı amaçlayan bir öğretim programıdır. Fizikten, matematiğe, sosyal bilgiler dersinden kimyaya tüm dersler “fıtrat,şükür,kader,iffet…” vb değerler adıyla bu ifadeler,içeriklerle biçimlendirilmiş, öğretim programının laik,bilimsel niteliği tamamen ortadan kaldırılmıştır. Müfredatta ve ders içeriklerinde sürekli karşımıza çıkan vurgu çocukların üstün yararı değil, sektörün,piyasanın ihtiyaçlarıdır. Girişimcilik,rekabet,piyasa,sektör vb kavramlar da tüm ders içeriklerinde yer almaktadır. Ahilik ve girişimcilik dersi ve ahilik projesiyle usta-kalfa-çırak ilişkisinin islam tarihine dayandığı, ahilik ve fütüvvet vurgularının ustaya, patrona koşulsuz itaat anlamına geldiği vb ifadelerle öğretim programının içeriği, ahilik dersi,projesi ile din,inanç çocuk yaşta işçiliğin yaygınlaşmasına, emek sömürüsüne, eşitsizliğe, güvencesiz çalıştırılmaya ikna aracı haline getirilmektedir.

Maarif Modeli, ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım,Değerlerime Sahip Çıkıyorum) Projesi ve sermaye ve STK adı altında tüm tarikat yapıları ile hayata geçirilen protokoller,işbirlikler,projeler laik,kamusal eğitimi hedef almaktadır,çocuk hakkı,eğitim hakkı ihlallidir ve bir an önce sonlandırılmalıdır.

Çocuklarımıza söz verilen ücretsiz okul yemeğinden, taşımalı eğitimdeki çocukların yemek ve ücretsiz servis hakkından “tasarruf” gerekçesiyle vazgeçilmiş ancak yalnızca genel seçim sonrasında özel meslek lisesi sahiplerine %100’e varan oranda teşvik,destek açıklanmış, STK adı altındaki tarikat yapılarına da kamu,halkın kaynaklarından milyonlar aktarılmaktadır.

Kamu kaynaklarının, vergilerimizin protokol,işbirliği,destek,teşvik adı altında çeşitli sermaye gruplarına, tarikat yapılarına aktarımına son verilmelidir.

SALGINDA YALNIZ BIRAKILAN ÇOCUKLARIMIZ DEPREM SONRASI DA YALNIZ BIRAKILDI!

Depremin yaşandığı 11 ilde 4 milyonu okul çağında olan yaklaşık 5 milyon çocuk ve öğretmenler sorunlarla baş başa bırakıldı.

Depremler nedeniyle birçok okul yıkıldı veya hasar aldı. Son açıklamalara göre, deprem bölgesinde 936 okul kullanılamaz hâle gelirken bu sayı derslikler için 11 bin 738’di. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il gerek oransal gerekse sayısal olarak Hatay oldu. Hatay’da neredeyse iki derslikten biri, dersliklerin yüzde 45,4’ü kullanılamaz hâle geldi. MEB 11 bin 738 dersliğin yeniden yapımı için planlama yapıldığını söyledi. Ancak, bu çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok.

Hasarlı veya yıkılan okullar nedeniyle eşleştirilen okullarla birlikte ikili eğitime devam eden kurum sayısı arttı. İkili öğretim nedeniyle sınıf mevcutları arttı, okullar gün aydınlanmadan başlayıp geç saatte karanlıkta bitiyor. Temel çözümlerden biri tüm öğrenciler için ücretsiz ulaşımın sağlanmasıydı ancak bu konuda da adım atılmadı.

Eğitime erişimdeki sorunlar, okullarda kaynak, internet ve elektrik altyapılarında ciddi sorunların bulunması eşitsizliği her geçen gün artırıyor.

Yapılan son anketlerden Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketini cevaplayan ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini söylüyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9.

Birçok hasarlı okulun ihalesi için 1 Ağustos tarihi belirlendi.On sekiz aydır yapılabilirdi,yapılmadı. Bu durumda okullar eğtim öğretim yılına hazırlanmadı ve binlerce çocuk yine mağdur edildi.

Deprem bölgesindeki illere yeterli eğitim bütçesi açıklanmalı,ayrılmalı, ihtiyacı olduğunu belirten tüm öğrencilere burs desteği verilmeli, okullara ulaşım için ücretsiz servis uygulaması yaşama geçirilmeli, başta nüfusun yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda güvenli eğitim ortamlarının sağlanmalı, her okula en az bir psikolojik danışman ve rehber öğretmen ataması yapılmalı, yıkılan, hasarlı okulların, dersliklerin inşası tamamlanmalı, kaynak, internet, elektrik alt yapı sorunlarının çözülmeli, deprem bölgesindeki öğretmenlere de ekonomik ve psikolojik destek sağlanmalı,deprem bölgesindeki okul terkleri için önlem alınmalıdır.

Narin’i bir çocuğumuzu daha laik,kamusal eğitimin ortadan kaldırılması, cezasızlık indirimleri, faili belli ama meçhul bırakılan politikalar sonucunda kaybettik. Acımızı anlatmaya yetecek sözcük yok. Sözün tükendiği yerdeyiz. Deprem bölgesinde ve ülkenin her yerinde yüzlerce kayıp,istismara uğramış,yaşamları ellerinden alınmış çocukların ülkesi haline geldik.

Laik, kamusal eğitim mücadelesi çocuklarımızın yalnızca eğitim haklarına değil yaşamlarına da sahip çıkma mücadelesidir.

Öğrenci Veli Derneği olarak ülkenin her yerinde çocuklarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Okumaya devam et
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Siyaset

CHP, ‘normalleşme’ tenkitleri sonrası seçmene hürmet vurgusu yaptı

Kurmaylar, “Tabanımızın da hassasiyetini her vakit ölçüyoruz. Normalleşmeyle muhalefet etmekten asla vazgeçmiyoruz. Fakat Cumhur İttifakı başka partilerin seçmenlerini ‘terörist’ gören bir lisan izlerken biz başkanların makamına gösterdiğimiz hürmetle aslında tüm seçmenlere hürmet duyduğumuzu göstermeye çalışıyoruz. Bize kapalı kulakların ve kalplerin bize açılmasını, tabanımızı genişletmeyi hedefliyoruz” diyor.

Yayınlanma

@

Yazan

CHP idaresi hafta boyunca olağanlaşma süreci ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’te ayakta karşılanmasıyla ilgili gelen tenkitlere ait “tabanın hassasiyetlerine dikkat edildiğini” vurguluyor. Partinin değişimden bu yana her adımını ölçümlerle attığını söyleyen kurmaylar “Tabanımızın da hassasiyetini her vakit ölçüyoruz. Normalleşmeyle muhalefet etmekten asla vazgeçmiyoruz. Ancak Cumhur İttifakı başka partilerin seçmenlerini ‘terörist’ gören bir lisan izlerken biz başkanların makamına gösterdiğimiz hürmetle aslında tüm seçmenlere hürmet duyduğumuzu göstermeye çalışıyoruz. Bize kapalı kulakların ve kalplerin bize açılmasını, tabanımızı genişletmeyi hedefliyoruz” diyor.

Bu formda öbür partilerin seçmenlerini kazanabileceklerini söyleyen CHP kurmayları “Ortada Cumhur İttifakı’ndan kopan bir seçmen var ve tabanımızı genişletmek istiyorsak onlara hürmet duyduğumuzu gösteren ataklar yapmamız gerekiyor. Yani bizim Erdoğan’a yanaşma, onunla işbirliği yapma kaygımız yok. Lakin onu destekleyen insanların hassasiyetlerine hürmetimiz var” değerlendirmesini yapıyor.

HER ATILIM ANLATILIYOR

“Bu siyasetle kendi seçmeninizi kaybetme yahut kırma riskiniz olur mu” sorusunu da yanıtlayan partililer, “Seçmenimizin yansısına dikkat ediyoruz. Bazen kendi içimizden bile bize haksız tenkitler oluyor. Mesela çok daha ağır sözleri olan MHP lideri gidip DEM Parti eş liderinin elini sıkıyor, kendi partisi ve medyasından tenkit gelmiyor. Lakin biz bir adım atınca bazen acımasız tenkitler oluyor. Biz attığımız her adımı, niçin yaptığımızı seçmenimize anlatırız. Beğenmedikleri bir şey olursa da elbette değiştiririz. Lakin yaptığımız ölçümler onların da birinci başta eleştirdiği normalleşmeden şad olduğunu gösteriyor” diyor.

KİMLİKTEN GERİ ADIM YOK

Bu noktada kritik olanın olağanlaşmanın tarifi olduğunu vurgulayan kurmaylar “Bizim bir yandan mitingler yaparak en sert tenkidimizi sunmamız, bir yandan da halkın sıkıntısını birebir muhattaplarıyla konuşmamız insanların takdirini topluyor. Yani biz kendi kimliğimizden geri adım atmadığımız sürece seçmenimiz adımlarımızı destekliyor. Tabanımızı büyütmemizi istiyor. Bunun dışındaki eleştiriler sosyal medyadan, parti içinde kendine bir siyaset bulmaya çalışanlardan geliyor” yorumunu yapıyor.

Okumaya devam et

Siyaset

Biber gazı fırsatçılığı

Kendilerini daha inançta hissetmek isteyen bayanlar, internet üzerinden biber gazı ve elektro el feneri üzere eserlere talep gösterdi. Son 48 saat içerisinde pek çok farklı platformda satılan biber gazı ve elektro el feneri eserleri tükendi.

Yayınlanma

@

Yazan

Peşi peşine gelen kan dondurucu bayan cinayeti ve tacizi haberlerinin akabinde kendilerini daha inançta hissetmek isteyen bayanlar, internet üzerinden biber gazı ve elektro el feneri üzere eserlere talep gösterdi. Son 48 saat içerisinde pek çok farklı platformda satılan biber gazı ve elektro el feneri eserleri tükendi. Satışı devam eden eserlere ise satıcılar tarafından artırım yapıldı. Bir e-ticaret sitesinde dün sabah saatlerinde 299 TL’ye satılan ikili biber gazları, evvel 399 TL’ye daha sonra da 489 TL’ye satılmaya başlandı. Misal fırsatçılıkların, 469 TL’den satılırken satıcı tarafından 550 TL’ye yükseltilen elektro el fenerinde de olduğu görüldü.

Okumaya devam et

Siyaset

Bayanlar her gün peşi peşine hunharca katlediliyor, iktidar korumuyor, izliyor

Şiddet olaylarında cezaların caydırıcı olmadığına dikkat çeken uzmanlar, çıkarılan af maddelerine da reaksiyon gösterdi ve ekledi: “Kadınların sokakta rahatlıkla gezebilme özgürlüğü tehlikede.”

Yayınlanma

@

Yazan

Türkiye, bayanlara yönelik hücumları ve cinayetleri konuşuyor. İstanbul’da yarım saat ortayla iki genç kız katledildi, bir bayan ise sokakta cinsel istismara uğradı. Bayan cinayetlerine ve tacizlere her gün bir yenisi eklenirken cezasızlık yine tartışmaya açıldı. Bayanlar, “Güvende değiliz” diyerek kanunların uygulanmasını istedi.

Beyoğlu’nda iki kişi tarafından taciz edilen İrem A’nın (25) ailesinin durumu öğrenmesini istememesi ve ferdî bilgilerinin saldırganların eline geçmemesi için bahse ait şikâyette bulunmadığı öne sürüldü. Saldırganlar Semir T. ve Ömer K. savcının itirazı sonrası tutuklandı. Husus hakkında Cumhuriyet’e konuşan avukat Özlem Şen, mağdurların şikâyetçi olduğu vakit hassas bilgilerinin failin eline geçtiğini, şikâyetçi olunmadığı vakit ise süreç yürütülmediğine dikkat çekti.

‘ZİFİRİ BİR KARANLIK’

Şen kelamlarını şöyle sürdürdü: “TCK 102 diyor ki ‘Cinsel davranışlarla bir kimsenin beden dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar mahpus cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık seviyesinde kalması halinde iki yıldan beş yıla kadar mahpus cezası verilir. Kolay cinsel atak kabahati şikâyete tabi olmaktan çıkarılmalıdır. Kabahatten ziyan gören yalnızca kişi değil inançta hissetmeyen tüm bayanlardır. Ayrıyeten şikâyet eden bireylerin adres ve kimlik bilgilerinin bilinmeyen kalması için ivedilikle bir düzenleme yapılmalıdır. ‘Kadınlar neden şikâyetçi olmuyor’ diye sormadan evvel bir defa daha düşünülmelidir. Bayan şikâyetçi olsa, fail tahminen ceza bile almayacak üstüne de taciz ettiği bayanın tüm ikamet, telefon ve kimlik bilgilerini bilecek. Bunun ne kadar ürkütücü olduğunun farkında olmayan bir hukuk sistemi ile karşı karşıyayız.”

Kadınlara mağdur suçlayıcılığı yapıldığını da belirten Şen, kelamlarını şöyle noktaladı: “Kadınlara ‘şikâyetçi olmadı’ diyemezsiniz! Kanunlarınızı bayanların bilgilerini korur hale getirip güncellemeden, mağdura yönelik önyargıda bulunamazsınız. Bir bayanı daha kaybetmeye tahammülümüz yok! Zifiri bir karanlığın tam ortasındayız. Bunun ismi bayan cinayeti değil bu artık cins kırımı. Bayanların çığlığının daima son anına tanıklık edip üstüne bir de mağdur suçlayıcılık yaptıran çürümüş bir sistemin içerisinde debeleniyoruz. Hücuma uğrayan yalnızca bir bayan değil, bayanların sokakta rahatlıkla gezebilme özgürlüğüdür. Öldüren, cinsel akında bulunan erkek faillere cüret veren cezasızlıktır. Bayanlar yaşamak istiyor yalnızca özgürce yaşamak.”

‘SOSYAL ÇÜRÜME VAR’

Sosyolog Burcu Güdücü ise şiddet olaylarının caydırıcı cezaları olmadığına vurgu yaptı. Güdücü, “Bugün ülkemizdeki en ağır ceza muhtemelen cumhurbaşkanına hakaret davalarına gelen cezadır. Siyasi cürümlere ceza geliyor lakin onun dışındaki şiddet olaylarına, bayan cinayetlerine, tacizlere gerekli cezalar verilmiyor” dedi.

Sürekli çıkarılan afların da şiddeti artırdığına dikkat çeken Burcu Güdücü kelamlarını şöyle noktaladı: “Herkes şunu söylüyor ‘Ne var canım öldürürüm hayatıma devam ederim’. O kadar çok af çıkıyor ki. Tahminen de bu kadar af çıkmaması gerekiyor. İnfaz sistemi kısa müddette çok sefer değiştirildi. Bütün bunlar insanlarda şiddete dair cürüm işlemeyi kolaylaştıran ögeler. Türkiye’de bir toplumsal çürüme var, hatta toplumsal çürümeyi de geçmiş durumda.”

İktidara yakın isimler ise artan şiddet olaylarından diziler, programlar ve oyunları sorumlu tuttu. Ceza hukukçusu Adem Sözüer, şiddet hatalarının sebebini direkt dizilere, medya programlarına ve oyunlara bağlamanın hiçbir bilimsel yanı olmadığına vurgu yaptı. Sözüer, “Kendi koyduğu kurallara uymayan şiddeti legal gösteren siyasetçiler ve devlet yetkilileri, dizileri medya içeriklerini şiddetin sebebi olarak gösterip, medyadaki sansür uygulamalarını daha da artırmak istiyor” dedi.

‘İKBAL KORUNMADI’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için dün Edirnekapı Surları’nın önünde hareket yaptı. Aksiyonda “AKP seyretme maddeyi uygula” ve “Hesap vereceksiniz” sloganları atıldı. “Bakanlık aç gözünü bayanlar burada öldürüldü” ve “Cezasızlığa son vereceğiz, tacizi, cinayeti durduracağız” pankartları açıldı. Birçok siyasi partinin de dayanak verdiği aksiyonda yapılan basın açıklamasında İkbal Uzuner cinayeti sürecindeki ihmallere dikkat çekilerek “Semih Çelik, İkbal’i öldürmeden evvel görüntü çekmiş. İkbal, Çelik’ten tekraren şikâyetçi olmuş. Çelik, İkbal’i öldüreceği formda çizim yapmış. Tasarlayarak öldürdüğü söyleniyor. İkbal korunmadı. Bakanlıklar duyuyor musunuz? Biz söylediğimizde bilgiler açıkladığımızda görmezden geliyorsunuz. İkbal dün burada öldürüldü ve başı surlardan atıldı. Bunu da mı görmüyorsunuz?” diyerek reaksiyon gösterildi.

Okumaya devam et

Siyaset

‘Katliam yasasını’ hazırlamıştı: Hayvanseverlerden AKP’li Bahadır Yenişehirlioğlu’na protesto!

Kocaeli Kitap Fuarı’nda bir panele konuşmacı olarak katılan AKP Küme Başkanvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu, hayvanseverler tarafından protesto edildi.

Yayınlanma

@

Yazan

14’üncü Kocaeli Kitap Fuarı bugün başladı. Fuar kapsamında ‘Duvarları Yıkmak’ isimli panele konuşmacı olarak katılan AKP Küme Başkanvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu, yurttaşlardan reaksiyon ile karşılandı.

Kamuoyunda ‘katliam yasası’ olarak bilinen ‘Hayvanları Muhafaza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun meclisten geçerek ‘yasallaştı’ fakat yansılar dinmedi.

Kanun taslağının hazırlayanı olan AKP’li Yenişehirlioğlu’na, konuşma yaptığı sırada, ‘Susma haykır katliama hayır’ sloganları atıldı.

Güvenlik vazifelileri müdahale ederek protestocuları salon dışına çıkardı.

NE OLMUŞTU?

AKP Küme Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, sokak hayvanlarının ‘uyutulmasının’ önünü açan yasa teklifi mühletince açıklamaları ile sık sık gündem olmuştu.

Yenişehirlioğlu meclis görüşmesinde ‘sahipsiz köpekler’ diyerek muhalefet sıralarını gösterermiş akabinde gelen yansılar üzerine özür dilemişti.

Yenişehirlioğlu ayrıyeten AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çalışmalar kapsamında bilgilendiren isim olmuştu.

Okumaya devam et

Siyaset

MHP’de istifa: Kadın Kolları Başkanı görevi bıraktı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Selendi Kadın Kolları Başkanı Adile Tuğçe Akcan, 2019 yılından beri sürdürdüğü Bayan Kolları Başkanlığından istifa etti.

Yayınlanma

@

Yazan

Adile Tuğçe Akcan toplumsal medya hesabından yaptığı açıklamasında işlerinin yoğunluğu nedeniyle istifa ettiğini belirtti.

Ayrıca Akcan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Lideri Devlet Bahçeli’nin ’emirleri doğrultusunda her türlü vazifesi ifa etmesi kaydı şartı’ ile ayrılma kararı aldığını belirtti.

Açıklamasında Selendili kadınlarına, parti teşkilatına, Selendi Belediyesi eski Başkanı Nurullah Savaş ve eşi Ayçin Savaş’a teşekkür eden Adile Tuğçe Akcan, şu sözleri kullandı:

“Selendi halkından bir yanlışım, kusurum olduysa haklarını helal etmelerini rica ediyorum. 2019 yılında partimizin dayanağı ile seçildiğim çok sevdiğim Milliyetçi Hareket Partisi Bayan Kolları İlçe Başkanlığı vazifemden işlerim yoğunluğu nedeni ile istifa ettim. Fakat yıllarca emek verdiğim ve hiç bir çıkar ve menfaat gözetmediğim partimizden kopmadan bundan sonrada Milliyetçi Hareket Partisi Genel Liderim Başkanım Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin buyrukları doğrultusunda her türlü misyonu ifa etmem kaydı koşulu ile ayrılma kararı aldım.

İlçe başkanlığım süresince parti tüzüğü ve disiplinine uygun bir idare sergilediğim kanaatindeyim. Öncelikle bu süreçte hiç çıkar ve menfaat gözetmeksizin her vakit yanımda olan ve takviyelerini hiç eksik etmeyen Selendili kadınlarımıza, parti teşkilatlarımıza, Liderim Sayın Nurullah Savaş beyefendiye ve eşi Ayçin Savaş hanımefendiye en içten hislerimle hürmet ve teşekkürlerimi arz ediyorum.”

Okumaya devam et

Siyaset

Türkiye ‘vahşeti’ konuşurken yaptığı paylaşım reaksiyon çekmişti: Ali Yerlikaya’ya istifa çağrısı!

Türkiye’de dün yaşanan olaylar infial yaratırken İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın sosyal medyada ‘TEKNOFEST’ paylaşımına reaksiyonlar yağmıştı. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Yerlikaya’yı istifaya çağırdı.

Yayınlanma

@

Yazan

Türkiye yalnızca 24 saat içinde; Beyoğlu’ndaki hata makinelerinin cinsel taarruz teşebbüsüne, Fatih’teki kan donduran bayan cinayetlerine,  Avcılar’daki otomobil hırsızının 5 araç ve 2 motosiklete çarpıp üç kişiyi yaralamasına şahit oldu.

Yaşanan olaylar toplumsal medyada infial yaratırken, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın sosyal medya hesabından yapılan “TEKNOFEST” paylaşımı reaksiyon çekti.

“Türkiye’nin Huzuru” etiketiyle yapılan görüntülü paylaşımın altına iki binden fazla yorum yazıldı. Öte yandan Yerlikaya’nın kelam konusu paylaşımı 6 milyondan fazla görüntüleme aldı.

CHP İSTİFAYA ÇAĞIRDI

Yaşanan olayların akabinde yaptığı paylaşım ile tepki çeken İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya istifaya çağrıldı.

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, X hesabından yaptığı açıklamada, “İstanbul’da 2 bayan vahşice katledilirken “Teknofest” paylaşımı yapan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı derhal istifaya davet ediyorum” sözlerini kullandı.

Yücel’in paylaşımı şu halde:

“Kadınların konutta, işte, sokakta, yurtta can güvenliğini sağlayamayan, bu ülkeyi bayanlara yaşarken zindan edenler, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkanlar, 6284 sayılı Bayana Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu uygulamayanlardır.

Kadın cinayetlerinde ve bayana karşı şiddetteki artış tesadüf değildir. Politik bir tercihin, bir siyaset anlayışının tezahürüdür.

AKP, 22 yılın sonunda cezasızlık siyasetleri ve “iyi hal” indirimleri ile bu ülkeyi bayanlar için yaşanamaz hale getirmiştir. Bayanı aşağılayan, onu hor gören zihniyetinizde boğulacaksınız!

İstanbul’da 2 bayan vahşice katledilirken “Teknofest” paylaşımı yapan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı derhal istifaya davet ediyorum. 

Caniler sokakta bayanlara tacizde bulunurken, onları vahşice katlederken halkın gündemiyle hiçbir ilgisi olmayan bir İçişleri Bakanı 21.Yüzyıl Türkiyesi’nin yüz karasıdır.”

Okumaya devam et

Siyaset

Erdoğan’dan bir seçim açıklaması daha: ‘Yaklaşık 4 yıl sonra…’

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan muhalefete yüklenerek, “31 Mart gecesinden bu yana yaklaşık 4 yıl sonra yapılacak seçimler için şimdiden birbiriyle arbedeye tutuştular” sözlerini kullandı.

Yayınlanma

@

Yazan

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde AKP “Özümüzden Geleceğe Türkiye Buluşmaları” programında konuştu.

Konuşmasında muhalefeti gaye alan Erdoğan, genel seçimler için ‘Yaklaşık 4 yıl sonra’ tabirlerini kullandı. Erdoğan, “Koltuk kavgasından, parti içi uğraşından başlarını kaldıramıyorlar. 31 Mart gecesinden bu yana yaklaşık 4 yıl sonra yapılacak seçimler için şimdiden birbiriyle hengameye tutuştular” dedi.

Ayrıca Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da yüklenen Erdoğan, şunları söyledi:

“Eski genel liderleri bir köşeye atılmanın hıncıyla toplumsal medyadan daima sağa sola saldırıyor. Milleti kutuplaştırarak, siyasi iklimi gererek kendini gündemde tutmaya çalışıyor. Zehirli lisanı ve telaffuzlarıyla Türkiye’nin siyasi atmosferinin yumuşamasına, olağanlaşmasına, tansiyonun düşmesine bir türlü müsaade etmiyor. Biz iktidar ve muhalefet ortasındaki diyalog tabanını düzgünleştirmek için uğraştıkça, tansiyondan beslenenler buna pürüz olmak için ellerinden geleni yapıyor. Türkiye’ye bir hayrım dokunsun diyorsanız, gölge etmeyin sizden öbür ihsan istemiyoruz.”

“KOLTUKLAR DEĞİŞEBİLİR…”

Parti içine de iletiler yollayan Erdoğan, “Hep söylüyorum; makamlar, rütbeler, oturulan koltuklar değişebilir, molalar olabilir, kesintiler olabilir, dinlenmeye çekilenler olabilir, fakat uğruna ömrünü adadığımız AK Parti’nin temsilcisi kutlu dava inşallah ebediyen payidar olacaktır” sözlerini kullandı.

“YEGANE DEVLET BİZİZ”

İsrail’in artan ataklarını da pahalandıran Erdoğan, “Türkiye olarak tüm imkanlarımızla Gazzeli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Bunu da o denli hamaset olsun diye söylemiyorum. İsrail’e karşı ekonomik önlem uygulayan yegane devlet biziz. Gazze’ye ölçü olarak en fazla yardım gönderen müslüman ülke biziz. Milletlerarası tüm platformlarda Filistin halkının sesi, nefesi, savunucusu olan hükümet biziz. Birinci gün nerede duruyorsak bugün de birebir yerde dimdik duruyoruz. Birinci gün neyi savunuyorsak bugün de birebir kıymetleri savunuyoruz. Türkiye’de ne diyorsak BM’de kürsüsünde de birebir cümleleri kurmaktan asla çekinmiyoruz” formunda konuştu.

“HAMAS, HİZBULLAH YALNIZCA BİR BAHANEDİR”

Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

“Şunu açık açık söylemek durumundayım. Geçen yüzyılın başında olduğu üzere coğrafyamızda hudutların kanla çizilmesine yönelik sinsi plan uygulamaya konulmuştur. Hamas, Hizbullah yalnızca bir mazerettir. Yemen, Suriye, İran yalnızca birer mazerettir. İşgal ve istila siyasetine legalleştirmek için İsrail hükümeti her gün yeni bir mazaret üretmektedir. İçimizdeki kimi İsrail dostları birtakım siyonist muhipleri, kimi kalemşörler gerçekleri gizlemeye çalışsa da Netanyahu ve çetesine dur denilmezse nereye varılacağını bizler iddia edebiliyoruz.”

Okumaya devam et

Siyaset

Kemal Kılıçdaroğlu: Yeni bir süreci inşa etmeliyiz

CHP’nin önceki dönem genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da “ekonomi ve siyaset” bahisli bir panelde konuştu. CHP’nin devleti kuran ve bir uğraş içinde ortaya çıkan bir parti olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Yeni bir süreci inşa etmeliyiz” dedi.

Yayınlanma

@

Yazan

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da TUSGİD‘in (Tuncelili Endüstrici İş İnsanları Derneği) Kadıköy’de düzenlediği “siyaset ve ekonomi” bahisli panele katıldı.

Dernek Başkanı Cem Haydar Bektaş‘ın yönettiği seminerde Kılıçdaroğlu değerli açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, “CHP kurucu partidir, uğraş partisidir, artık de kurtarıcı partidir”dedi.

SORULARI CEVAPSIZ BIRAKTI

Toplantıyı yöneten TUSGİD Lideri Cem Haydar Bektaş, parti içi sıkıntılarla ilgili soru sorulmamasını rica etti. Lider Bektaş’ın ikazına karşın kimi iştirakçiler ısrarla Kılıçdaroğlu’nun yeniden parti idaresinde misyon üstlenmesi konusu üzerine sorular yöneltti. Bir küme iştirakçi Kemal Kılıçdaroğlu’nun yine genel lider olması talebini lisana getirirken Kılıçdaroğlu bu sorulara karşılık vermedi.

Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında “Günümüzde Saray’ın uyguladığı bir soykırım iktisadı var. Halkımız derin bir yoksulluk içinde eziliyor, devleti yöneten Saray ise son derece mutlu” diye konuştu.?Ülkenin borç batağında olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Saray, yani Erdoğan, ülkeyi yönetemiyor. Yunanistan ve öteki komşularımız bizi geldi geçti. Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) kaldırdılar. Devlet idaresinde liyakatsizlik diz boyu” dedi.

Sosyal hukuk devleti anlayışının büsbütün ortadan kalktığını, bir avuç insanın daha varlıklı edildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, daha sonra şunları söyledi:

“205 milyar dolar Kamu-Özel İşbirliği ismi altında ihale yoluyla benim 5’li çete dediğim bireylere verildi. Bu fatura çok ağır. Alt gelir kümelerinden, fakir bölümden bir avuç üst gelir kümesine gelir transferi yapılıyor. Bu tam bir soygun sistemidir. Tekrar Kur Muhafazalı Mevduat ismi altında da 1,1 milyar lira güçlü bölüme aktarıldı. Saray devleti aracılığıyla bu cins bir soygun nizamının yeri hazırlanıyor”.

“CHP BİR UĞRAŞ PARTİSİDİR”

Kemal Kılıçdaroğlu, “CHP’nin devleti kuran ve bir çaba içinde ortaya çıkan bir parti olduğunu, karamsarlığa gerek olmadığını” vurguladı. Kılıçdaroğlu, “CHP, tarihî kimliğine uygun olarak vazifesini yerine getirmelidir. Emperyal güçler, bunu engellemek istiyorlar. Yeni bir süreci inşa etmeliyiz” biçiminde görüşünü belirtti.

Milliyetçiliği bir refah iktisadı kurmak yolunda ortaya koymanın hakikat olacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, “refah milliyetçiliği” kavramını kullandı.

Kılıçdaroğlu, son olarak da tüm demokrasiden yana olan güçlerin kesinlikle bir ortada bulunması gerektiğine işaret etti.

Panel sonunda TUSGİD yöneticisi Yıldız İçyer, Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür plaketi ve çiçek sundu. Kozyatağı Hilton’daki aktifliğe, Bülent Kuşoğlu, Cennet Süzer, Yusuf Erciyas, Onur Çingil, Yiğit Acar üzere isimler katıldı.

Okumaya devam et

Siyaset

Özgür Özel’den Erdoğan’a İstanbul Kontratı için davet: ‘Biz iki elimizi birden kaldırmaya hazırız’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, artan bayan cinayetleriyle ilgili yaptığı açıklamada, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a İstanbul Mukavelesi için davette bulundu. Özel, “O kontratın yine Meclis’ten oybirliğiyle geçeceği bir tabanı yaratmak sizin sorumluluğunuzda. Biz iki elimizi birden kaldırmaya hazırız” dedi.

Yayınlanma

@

Yazan

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, son periyotta artışa geçen bayan cinayetleri için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslendi.

Gazetecilerin bahisle ilgili sorusu üzerine konuşan Özel, Erdoğan’a İstanbul Mukavelesi’ni tekrar yürürlüğe konulması için çağrıda bulundu.  

Özel’in sözleri şöyle: 

“Bir yanda öldürülen bir yanda tacize uğrayan bayanlar. Seçime giderken İstanbul Sözleşmesi’nden birtakım kümelerin oyunu almak için çıkıp bayan örgütlerinin dünyaya kadar itirazına, hatta AK Parti’deki kimi bayanların bile itirazına ve bizim bütün ikazlarımızı dinlemeden anayasaya alışılmamış, hukuksuz bir halde, bir kişinin imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar imdi buna ne diyecek?

Sayın Erdoğan, biz hep bir arada İstanbul Sözleşmesi’ne oy verdik, bir tanesi de biriyim. ‘AK Parti periyodunda bir tane yeterli iş var, nedir?’ deseydiniz, İstanbul Mukavelesi’nin İstanbul ismiyle bağıtlanıp Meclisimizden oy birliğiyle geçmesi derdim. Bir nazar boncuğu vardı onu da bir seçim uğruna mahvettiniz. Ancak görülen o ki yanlışta ısrar ediyor, daha doğrusu bunu yanılgı kabul etmiyor. İstanbul Mukavelesi bayanları yaşatan bir kontrat, bayanları koruyan bir kontrat.

O yüzden milletimize İstanbul Sözleşmesi’nden tek başına ve hukuksuzca çıkan Erdoğan’ı şikayet ediyorum ve kendisine şu davette bulunuyorum: O kontratın yine Meclis’ten oy birliğiyle geçeceği bir tabanı yaratmak sizin sorumluluğunuzda. Biz iki elimizi birden kaldırmaya hazırız.” 

Okumaya devam et

Siyaset

Meral Akşener’den Gülşah Durbay’a dayanak: ‘Söz konusu bayan olunca her şey daha kolay oluyor…’

GÜZEL Parti’nin eski genel başkanı Meral Akşener, Şehzadeler Belediye Lideri Gülşah Durbay’a takviye verdi. Akşener, “İftiralar atmanın herkesin ‘kolayına’ geldiği bir zamandayız” tabirlerini kullandı.

Yayınlanma

@

Yazan

Manisa, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay ve CHP Genel Lideri Özgür Özel’in birlikte oldukları argüman edildi. 

Gülşah Durbay savlar sonrası açıklama yaparak Özel ve kendine iftira atanları mahkemeye vereceğini söyledi. Kanser tedavisi gördüğünü de belirten Durbay’a çok sayıda siyasaldan takviye yağdı.

“SÖZ KONUSU ‘KADIN’ OLUNCA…”

Son olarak bir destek de İYİ Parti eski Genel Lideri Meral Akşener’den geldi.

X hesabından bugün bir paylaşım yapan Akşener, “Ne yazık ki yakışıksız palavralar söylemenin ve iftiralar atmanın herkesin ‘kolayına’ geldiği bir zamandayız. Alışılmış bir de kelam konusu ‘kadın’ olunca her şey ‘çok daha kolay’ oluyor…. Geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Ulu Allah’tan tez vakitte acil şifalar temenni ediyorum” dedi.

Okumaya devam et