Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1995 yılından bu yana Taksim’deki Galatasaray Meydanı’nda oturma hareketi yapan Cumartesi Anneleri, 1019’uncu haftada, 21 Ekim 1995’te Bayrampaşa’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan Düzgün Tekin’in akıbetini sordu.
Galatasaray Meydanı’nda bir ortaya gelen kayıp yakınlarının bu haftaki açıklamasını İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri okudu.
Açıklamada şu sözler yer aldı:
“Düzgün Tekin, 21 Ekim 1995 tarihinde, İstanbul Güneşli Cihan Mahallesindeki ağabeyinin konutundan Bayrampaşa’daki işyerine gitmek üzere ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. O günden sonra meskenin önünde bekleyen araba de bir daha gelmedi. Düzgün Tekin’in Ailesi, avukatlarıyla birlikte tüm resmi kurumlara başvurdu. Halkın Hukuk Ofisi ve İnsan Hakları Derneği yasal teşebbüslerde bulundu, Af Örgütü de bir kampanya düzenledi. Lakin, Düzgün Tekin’i günlerce takip eden güvenlik üniteleri onun nerede olduğunu bilmediğini söyledi.
‘JİTEM TARAFINDAN SORGULANDI’
Elif ve Veli Tekin oğullarını aramak için Dersim’deki köylerinden ellerinde Düzgün’ün fotoğrafıyla Galatasaray’a geldiler. Elif Tekin buradan birinci sefer “Oğlum Düzgün neredesin? Seni bulmak için Cumartesi Anneleri’ne katıldım. Cevapsızım, yönsüzüm!” diye seslendi. Olaydan 18 ay kadar sonra, JİTEM’le temaslı itirafçı Kasım Açık, Düzgün Tekin’in JİTEM ünitesi tarafından sorgulanarak öldürüldüğünü ve vücudunun Edirne yakınlarındaki bir askeri alanda bulunan Çadırkent çöplüğüne gömüldüğünü açıkladı. Düzgün’ün eşkâl bilgilerini ve üzerindeki giysilerini tanım eden Kasım Açık, olay yeri ile ilgili de bir kroki çizdi.
‘HATIRLATMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Bu gelişme üzerine, 27 Mayıs 1997 tarihinde, arama faaliyetinde bulunmak için Düzgün’ün ailesi, arkadaşları ve insan hakları savunucuları Çadırkent’e gitti. Ailenin ve avukatların tüm ısrarlı taleplerini dikkate almayan yetkililer göstermelik bir arama çalışması yaptı ve sonuç alınamadı. Kasım Açık’ın itirafları kendi el yazısı ve imzası ile savcılığa verilse de, faal bir soruşturma yürütülmedi. Bugüne kadar yetkili makamlardan Düzgün Tekin’in akıbetine yönelik hiçbir açıklama yapılmadı ve evrak cezasızlık zincirinin bir halkasına dönüştürüldü. Kaç yıl geçerse geçsin; Düzgün Tekin için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin kozmik hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
