Siyaset

Beyrut’ta Savaşın Gölgesinde Yaşam: Kriz ve Direnişin Hikayesi

Beyrut, ekonomik kriz ve savaş riskiyle boğuşurken, halkın savaş yorgunluğu ve geleceğe dair belirsizlikle dolu yaşam mücadelesi sürüyor. Şehir, bir yandan Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmalara diğer yandan iç siyasetteki krizlere direniyor.

Yayınlanma

@

Lübnan, bir kez daha Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmalarla sarsılıyor. Patlamalar, güneyde devam eden çatışmalar, eski Merkez Bankası Başkanı’nın tutuklanması ve iki yıldır seçilemeyen bir cumhurbaşkanı… Ülke, bir yandan iç siyasi krizlerle boğuşurken diğer yandan bölgesel savaşın eşiğinde yaşıyor. 8 Ekim 2023’ten bu yana İsrail-Lübnan sınırında süren çatışmalar, Lübnan’ın güneyinde tırmanan gerilimi daha da artırıyor.

Lübnan’da yaşanan bu belirsizlik, başkent Beyrut‘ta da farklı biçimlerde hissediliyor. Beyrut sokakları, 1975-1990 yılları arasında yaşanan iç savaşın izlerini hâlâ taşırken, yeni bir savaş ihtimalinin gölgesi bu kadim şehrin üzerine kara bulut gibi çökmüş durumda.

2019 Protestoları ve 2020 Liman Patlaması: Beyrut’un Yıkıcı Yılları

Lübnan, 2019 yılında başlayan halk protestoları ve Ağustos 2020’de yaşanan Beyrut Limanı patlaması ile büyük bir yıkım yaşadı. Ülke, bu iki travmatik olayın etkilerinden hâlâ kurtulabilmiş değil. Patlamanın ardından Beyrut’un büyük bir kısmı harabeye dönerken, ekonomik kriz de ülkenin belini bükmeye devam ediyor. Ülkede sürekli artan savaş riski, bu derin ve kronik krizi daha da şiddetlendiriyor.

Hizbullah ve İsrail arasında yaşanabilecek daha büyük bir savaş, hem başkent Beyrut’ta hem de ülke genelinde hissedilen tedirginliği artırıyor. Şehirde her an patlamaya hazır bir atmosfer var, ama bu gerginlik, Lübnan halkı için ne yazık ki yeni değil.

Beyrut’un Sokaklarında Savaşın İzleri

1975-1990 yılları arasında süren iç savaşın izleri, Beyrut sokaklarında hâlâ taze. Hamra Caddesi, Beyrut’un bir zamanlar en hareketli ve canlı caddelerinden biriydi. Bugün ise bu cadde, şehrin nasıl bir yıkım sürecinden geçtiğini gözler önüne seriyor. Caddenin üzerinde yer alan dükkânların bazıları kepenk indirmiş, dükkanların çoğu kiralık. Eskiden turist akınına uğrayan Hamra’da artık ne turistler ne de yerel halk aynı canlılıkla dolaşıyor. Caddede yürürken, geçmiş yıllardaki yoğunluğu görmek neredeyse imkansız hale gelmiş durumda.

Bir zamanlar Beyrut’un önde gelen otellerinden birini ailesiyle birlikte işleten Ruba, bu yılın oldukça sakin geçtiğini dile getiriyor. Ekonomik kriz ve artan savaş korkusu nedeniyle neredeyse hiç müşteri gelmediğini söylüyor. “Fiyatları düşürdük ama yine de kimse gelmiyor,” diyor Ruba. Ailesiyle her yıl Türkiye’ye tatile gittiklerini, ancak bu yıl ülkeden çıkmaya cesaret edemediklerini ekliyor. “Dışarıdayken burada bir şey olur da ülkeye tekrar dönemeyiz diye korktuk,” diyerek yaşadıkları endişeyi özetliyor.

Savaş Yorgunu Bir Halkın İsyanı: “Yeter, Yorulduk!”

Beyrut’un sokaklarında yürürken, halkın yeni bir savaş ihtimaline nasıl baktığını anlamak zor değil. Duvar yazıları ve reklam panoları, halkın ruh halini açıkça yansıtıyor. Bir dükkânın indirilmiş kepenginde yazan “Lübnan savaş istemiyor” ifadesi, şehrin dört bir yanına dağılmış. Çeşitli noktalardaki reklam panolarında ise kadın ve çocuk görselleri eşliğinde “Yeter, yorulduk!” yazılı büyük afişler dikkat çekiyor.

Bu ifadeler, Lübnan halkının savaş yorgunluğunu ve yeni bir çatışmanın ülkede yaratacağı yıkımı açıkça gösteriyor. 2019’daki protestolar ve Beyrut Limanı patlamasıyla başlayan ekonomik kriz, Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmaların genişlemesi durumunda ülkenin kaldıramayacağı bir yük olarak görülüyor. Hizbullah, başından beri tam kapsamlı bir savaşı istemediğini belirtti, ancak “İsrail mecbur bırakırsa kaçınılmaz olabilir” şeklinde açıklamalar yaptı. Buna rağmen, Lübnan’ın bu savaşa hazır olmadığı açıkça ortada.

İç ve Dış Baskılar: Lübnan’da Topyekûn Savaş İhtimali

Hizbullah, güney Lübnan’ı savunabilecek askeri kapasiteye sahip olsa da, tüm ülkeyi koruyacak gücü yok. Bu gerçek, topyekûn bir savaşın neden istenmediğinin en somut göstergesi. İçeride bazı kesimlerden Hizbullah’a destek olsa da, kimse yeni bir savaşı istemiyor. Bu durum, Lübnan’da Hizbullah üzerinde hem iç hem de dış baskıların artmasına neden oluyor.

Son dönemde Lübnan’ı ziyaret eden AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Lübnan halkı savaş değil, barış ve istikrar istiyor,” diyerek her iki tarafı sağduyulu olmaya davet etti. Beyrut Amerikan Üniversitesi tarih bölümü öğretim üyesi Dr. Makram Rabah, Hizbullah ile İsrail arasında yakın vadede tam kapsamlı bir savaş beklemediğini söylüyor. Rabah’a göre, İsrail’in 17 Eylül’de düzenlediği saldırı, sınır operasyonlarındaki tıkanıklığı aşma amacı taşıyor.

Rabah, Hizbullah’ın askeri kapasitesinin abartıldığını ve Lübnan’daki ekonomik çöküşün, halkın bu savaşı istememesinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu ifade ediyor. Lübnan’ın ekonomisi çökmüş, hükümeti yok, cumhurbaşkanını seçememiş ve halk, bu savaşın kendi savaşı olmadığını düşünüyor.

Cumhurbaşkanlığı Krizi: İki Yıldır Seçilemiyor

Lübnan’daki siyasi kriz, sadece savaş riskiyle sınırlı değil. Ülke, iki yıldır cumhurbaşkanını seçememiş durumda. Lübnan’da cumhurbaşkanı seçmek oldukça zor çünkü anayasa gereği bu göreve Hıristiyan Maruni bir liderin getirilmesi gerekiyor. Bu durum, Lübnan’ın iç siyasetteki mezhepçi yapısının bir yansıması.

Dr. Tuba Yıldız, Lübnan’ın mezhepçi yapısının derin köklere sahip olduğunu ve Hizbullah’ın cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda daha öncelikli bir gündeminin olmadığını söylüyor. Hizbullah’ın asıl amacı, İsrail ile olan çatışmalardan güç kazanmak ve siyasi meşruiyetini yeniden sağlamlaştırmak. Yıldız, Hizbullah’ın adayı olan Süleyman Franciye’nin uluslararası desteğe sahip olmadığını da belirtiyor.

Ekonomik Çöküş ve Merkez Bankası Başkanı’nın Tutuklanması

Lübnan, ekonomik krizle boğuşurken, geçtiğimiz haftalarda 30 yıldır görevde olan eski Merkez Bankası Başkanı Riyad Salame, yolsuzluk ve zimmetine para geçirme suçlamalarıyla tutuklandı. Salame, Lübnan’daki ekonomik çöküşün başlıca sorumlularından biri olarak görülüyor. Beyrut sokaklarındaki duvarlarda “Aranıyor” yazılı afişler, Salame’nin halkın gözündeki imajını özetliyor.

Salame’nin tutuklanması, bazıları tarafından “Lübnan kurumlarına olan güvenin yeniden tesisi için bir şans” olarak görülse de, kimileri bu tutuklamayı sadece sembolik bir adım olarak değerlendiriyor. Hatta halk arasında, Salame’nin gerçekte hapiste olmadığına ve bir yerde korunduğuna dair yaygın bir kanı var.

Beyrut’un Sokaklarında Yaşam

Beyrut sokaklarında dolaşırken, halkın yorgunluk ve bıkkınlığını gözlerinden anlamak mümkün. Ancak bir korku ve panik havası yok. Şehir, kendi içinde Lübnan standartlarına göre “normal” bir akışta devam ediyor. Savaşın yarattığı bu atmosferde bile, insanlar rutinlerine sadık kalmayı sürdürüyor.

Bir Beyrut sakini, elektriğin sadece birkaç saat verildiğini, geri kalan sürede ise jeneratörlerle hayatın devam ettiğini anlatıyor.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version