Zona aşısı, yalnızca ciltte ağrılı döküntülere karşı koruma sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda kalp krizi ve felç riskini de önemli ölçüde azaltabiliyor. Güney Kore’de yürütülen çarpıcı bir araştırma, 1,2 milyon kişinin verilerine dayanarak, bu aşının kalp sağlığı üzerindeki koruyucu etkilerini net bir şekilde ortaya koydu. Özellikle 50 yaş üstü bireylerde zona aşısı, enfeksiyonların damar sistemi üzerindeki yıkıcı etkilerine karşı güçlü bir bariyer görevi görebilir.
1,2 Milyon Kişilik Araştırma: Kalp Krizi Riski %26 Azalıyor
Kyung Hee Üniversitesi’nden Prof. Dr. Dong Keon Yon liderliğinde yapılan ve European Heart Journal’da yayımlanan araştırma, kalp damar hastalıkları açısından devrim niteliğinde sonuçlar sundu. Araştırmada, 12 yıl boyunca izlenen 50 yaş ve üzerindeki bireylerde zona aşısı, kalp krizi, felç ve kalp kaynaklı ölümleri %26 oranında düşürdü. Üstelik bu oran sadece bir başlangıç.
Genel kalp damar hastalığı riski %23 azalırken, aşının etkisinin en belirgin olduğu zaman dilimi ilk 2-3 yıl olarak tespit edildi. Ancak koruyucu etkinin 8 yıl kadar sürebildiği de belirtildi. Özellikle erkek bireylerde, 60 yaşın altındaki kişilerde ve sigara ya da alkol kullananlarda aşının olumlu etkilerinin daha net gözlendiği ifade edildi.

Uzman Uyarıyor: Koruyucu Etki Toplum Sağlığı İçin Kritik
Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Prof. Dr. Cüneyt Koçaş, araştırmayı değerlendirirken, zona hastalığı ile kalp hastalıkları arasında bağlantı olabileceğini vurguladı. Zona virüsünün, damar sisteminde iltihaba ve pıhtılaşmaya yol açabildiğini belirten Koçaş, bunun da kalp krizi veya felç gibi ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlayabileceğini söyledi.
Ancak burada asıl dikkat çeken unsur, zona aşısı sayesinde bu zincirin kırılabilmesi. Koçaş’a göre, aşı sayesinde enfeksiyona bağlı damar tahribatının önüne geçilerek kalp ve damar sistemine yönelik olumsuz etkiler büyük ölçüde engellenebilir.
Daha Geniş Kapsamlı Araştırmalar Şart
Prof. Dr. Koçaş, aşının umut vaat eden etkilerine rağmen, kalp sağlığı üzerindeki sonuçların bireyden bireye değişebileceğine dikkat çekti. Bu nedenle farklı yaş gruplarını ve risk faktörlerini içeren daha geniş kapsamlı araştırmaların yapılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, sadece mRNA veya canlı aşılar değil, protein bazlı zona aşıları da mutlaka bilimsel çalışmalara dahil edilmeli.
Uzmanlar, bu tür koruyucu önlemlerin hem bireysel hem de toplumsal sağlık açısından son derece önemli olduğunun altını çiziyor. Her bireyin risk grubuna göre değerlendirilerek bu tür aşılara yönlendirilmesi, ileride oluşabilecek kalp ve damar hastalıklarının önüne geçebilir.