Dünya genelinde Parkinson hastalığına yakalanan kişi sayısının 2021’de 11,9 milyon iken, 2050’de 25,2 milyona ulaşması bekleniyor. Bu artış, hem sağlık sistemleri hem de hastalar ve aileleri için ciddi bir yük oluşturabilir.
BMJ’de yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde Parkinson hastalığı hızla yayılıyor. Peki, Parkinson gerçekten küresel bir salgına dönüşebilir mi?
Parkinson Nedir ve Belirtileri Nelerdir?
Parkinson hastalığı, beynin hareket kontrol merkezi olan substantia nigra bölgesindeki dopamin üreten hücrelerin hasar görmesiyle ortaya çıkan bir nörolojik hastalıktır.
Nöroloji ve Elektronörofizyoloji Uzmanı Dr. Melek Özarslan, hastalığın belirtilerini şu şekilde özetliyor:
- Hareketlerin yavaşlaması
- Dinlenme halindeyken ellerde ve ayaklarda titreme
- Kas sertliği
- Duruş ve denge bozukluğu
- Küçük adımlarla yürüme ve öne eğilme
- Uyku problemleri ve depresyon
Parkinson, genellikle 40-70 yaş arasında ortaya çıkarken, genetik faktörler nedeniyle genç yaşlarda da görülebilir. Erkeklerde kadınlara kıyasla daha sık görülmektedir.
Parkinson’un Artış Sebepleri Neler?
Araştırmacılar, hastalığın yayılmasında birçok faktörün rol oynadığını belirtiyor:
- Yaşlanan nüfus: Dünya genelinde yaşam süresinin uzaması, Parkinson vakalarının artmasına yol açıyor.
- Çevresel faktörler: Hava kirliliği, pestisitler, kimyasal temizlik maddeleri ve mikroplastikler gibi kirleticilerin Parkinson riskini artırdığı düşünülüyor.
- Sanayileşme ve kentleşme: Büyük şehirlerde yaşayan insanlar, daha fazla toksik maddeye maruz kalıyor, bu da sinir hücreleri üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor.
- Genetik yatkınlık: Ailesinde Parkinson hastalığı olan bireylerin, hastalığa yakalanma riski daha yüksek.
Özellikle Batı Avrupa’da vakaların %50, Orta ve Doğu Avrupa’da ise %28 oranında artması bekleniyor.
Teşhis ve Tedavi Seçenekleri
Parkinson tanısı, genellikle klinik muayene ve hasta öyküsüne dayalı olarak konuluyor. Tanıyı destekleyen yöntemler arasında:
- Beyin MR ve PET-CT görüntüleme teknikleri
- Dopamin seviyelerini ölçen Dat-Scan yöntemi
Tedavi yöntemleri ise genellikle ilaç tedavisi ve cerrahi müdahaleler üzerine yoğunlaşıyor. İlaçlar, dopamin seviyesini artırarak belirtileri hafifletmeyi amaçlıyor. Ancak zamanla ilaçlara karşı direnç gelişebilir ve cerrahi tedavi bir seçenek haline gelebilir.
Dr. Özarslan’a göre, egzersiz yapmak da Parkinson hastalığının etkilerini azaltmada önemli bir rol oynuyor. Özellikle fiziksel aktivitenin Parkinson ve diğer nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış durumda.
Parkinson Küresel Bir Krize Dönüşebilir mi?
BMJ’de yayımlanan araştırmaya göre, 2050 yılında 100.000 kişide 267 vakanın görüleceği tahmin ediliyor. En büyük artışın:
- Doğu Asya’da yaklaşık 10,9 milyon kişiye ulaşması
- Güney Asya’da 6,8 milyon vakanın görülmesi
- Sahra Altı Afrika’da vakaların %292 artması bekleniyor.
Uzmanlar, Parkinson’un bulaşıcı bir hastalık olmadığını ancak artış hızının bir halk sağlığı krizine dönüşebileceğini belirtiyor.
Bu nedenle:
- Farkındalık artırılmalı
- Erken teşhis imkanları yaygınlaştırılmalı
- Yeni tedavi yöntemleri geliştirilerek sağlık sistemleri güçlendirilmelidir.
Parkinson hastalığının bu denli hızlı yayılması, sağlık sistemleri üzerinde büyük bir yük yaratabilir. Önlem alınmazsa, Parkinson 2050 yılına kadar küresel bir halk sağlığı krizine dönüşebilir.