Soma maden faciası, Türkiye tarihinin en büyük iş cinayetlerinden biri olarak hafızalara kazınırken, yıllardır süren yargı sürecinde kamu görevlilerine verilen cezalar toplumda büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. 301 madencinin hayatını kaybettiği faciada, kamu görevlilerinin yargılandığı davada 28 kişiden yalnızca 18’i mahkum edilirken, cezalar 5 ay ile 6 ay 7 gün arasında değişti. Bu gelişme, madenci aileleri ve hukukçular tarafından “adaletsizlik” ve “yargı tiyatrosu” olarak değerlendirildi.
2014’te Yaşanan Katliamın Ardından Gelişen Süreç
13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden kazasında 301 madenci hayatını kaybetti. Bu elim olayın ardından başlatılan soruşturmalar sonucunda Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. üst yönetimi dahil olmak üzere birçok kişi yargılandı. Şirketin yönetim kurulu başkanı Can Gürkan, genel müdür Ramazan Doğru, işletme müdürü Akın Çelik ve diğer yetkililer farklı oranlarda hapis cezalarına çarptırıldı.
İlk kararda Can Gürkan 15 yıl, Ramazan Doğru 22,5 yıl, Akın Çelik ve Ertan Ersoy ise 18 yıl 9 ay hapis cezası almıştı. Ancak Yargıtay’ın bozma kararı sonrası bu cezalar yeniden değerlendirildi.
Yeniden Yargılamada Şaşırtan Değişiklik
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararıyla birlikte bazı sanıklar “Olası kastla öldürme” yerine “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan yargılandı. Böylece Can Gürkan’ın cezası 20 yıla çıkarıldı, ancak aynı davada daha önce ceza alan bazı sanıklar beraat etti veya cezaları hafifletildi. Bu karar bile kamuoyunda tartışma yaratmışken, kamu görevlileri hakkında açılan yeni dava, sürecin adalet duygusunu tamamen zedeledi.
Kamu Görevlilerine Verilen Cezalar Tepki Çekti

Kamu görevlilerinin yargılandığı dava, Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün yapılan 5. duruşmayla sona erdi. 28 sanıktan 10’u beraat etti, kalan 18’i ise yalnızca 5 ay ile 6 ay 7 gün arasında değişen hapis cezaları aldı. Verilen cezalar “görevi kötüye kullanma” suçlamasına dayandırıldı. Ancak madenci aileleri ve avukatlar, bu suçlamanın yetersiz olduğunu, sanıkların taksirle öldürme ya da ihmalle ölüme sebebiyet verme suçundan yargılanması gerektiğini vurguladı.
Ailelerden ve Avukatlardan Sert Tepki
Ankara Barosu avukatlarından Murat Kemal Gündüz, mahkemenin kararını “Ne şiş yansın ne kebap” anlayışıyla verdiğini belirterek, kamu görevlilerinin de, şirket sahiplerinin de korunduğunu savundu. Mahkeme kararını “uyduruk ve cüzi” olarak nitelendirdi. Ayrıca Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Çalışma Bakanlığı ve TKİ yetkililerinin ocaktaki eksiklikleri kayıt altına almamış olmalarının olası kast hükümlerini uygulanamaz hale getirdiğini söyledi.
“Adalet Enkaz Altında Kaldı”
Madenci annesi Gülsüm Çolak, “Aynı acıyı tekrar yaşattılar. Bu bir film değil, bizim gerçeğimiz” diyerek yargı sürecine olan tepkisini dile getirdi. Şehit madenci eşi Gülfidan Köse ise “Bu bir tiyatrodan ibaretti. Adaletin peşini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı. Tüm bu tepkiler, adalet sistemine duyulan güvenin zedelendiğini gözler önüne serdi.
Yargının Güvenilirliği Sorgulanıyor
Verilen cezaların toplumsal adalet anlayışıyla örtüşmediği bir kez daha vurgulandı. Hukukçulara göre, böylesine büyük bir faciada kamu görevlilerinin yalnızca birkaç ayla cezalandırılması, sistemsel sorunların görmezden gelinmesi anlamına geliyor. Davanın bu şekilde kapanması, benzer faciaların önüne geçilmesinde caydırıcılığı azaltıyor.