Çocuk İşçiliği: Görmezden Gelinen Bir Türkiye Gerçeği
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında çarpıcı bir rapor yayımladı. Rapora göre, son 12,5 yılda en az 770 çocuk işçi hayatını kaybetti. Bu korkunç tablo, çocuk işçiliğinin geçici bir durum değil, derinleşen yapısal bir sorun olduğunu gözler önüne seriyor.
Türkiye’de çocuk emeği, artık münferit vakalarla açıklanamayacak kadar yaygın bir sistematik sömürü biçimi haline geldi. Bu duruma karşı etkili bir toplumsal ve hukuki mücadele başlatmak kaçınılmazdır.
Resmi Veriler Yetersiz, Gerçekler Karanlıkta Kalıyor
Çocuk işçiliği hakkında resmi istatistiklerin oldukça yetersiz olduğu vurgulanıyor. İSİG Meclisi, “Türkiye’de sanki çocuk işçilik yokmuş gibi bir hava yaratılıyor” diyerek, toplumun gözünden gerçeklerin kaçırıldığını belirtiyor. Bu veriler, çoğunlukla ulusal ve yerel basın ile çevreden gelen bilgilerle derleniyor. Resmi kaynakların eksikliği, sorunun ciddiyetinin göz ardı edilmesine neden oluyor.

Gerçekleri perdelemek, yaşanan ölümleri hafızalardan silmiyor. 770 çocuğun yaşamına mal olan bu durum, artık sessizlikle geçiştirilemez.
En Çok Ölümler 15-17 Yaş Aralığında
Raporda yer alan bilgilere göre, yaşamını yitiren çocuk işçilerin %66’sı 15-17 yaş, %34’ü ise 5-14 yaş grubunda yer alıyor. Özellikle 5-14 yaş aralığındaki çocukların tamamına yakını kayıt dışı çalıştırılıyor. Bu yaş grubundaki çocukların büyük kısmı mevsimlik tarım işlerinde görev alıyor ve sokakta ya da atölyelerde tehlikeli koşullarda çalıştırılıyor.
Bu durum yalnızca çocukların sağlığını değil, gelişimlerini de doğrudan tehdit ediyor.

Ölüm Nedenleri: Kaza, Ezilme, Boğulma
Çocuk işçilerin ölüm nedenleri arasında başı, trafik kazaları, yüksekten düşme, ezilme ve boğulmalar çekiyor. Özellikle mevsimlik tarım işlerinde çalışan çocukların, servis kazaları ve sulama kanallarında boğulma nedeniyle hayatlarını kaybettiği sıklıkla görülüyor.
Kentlerde ise sanayi, inşaat ve hizmet sektörü gibi ağır iş kollarında çocukların çalıştırıldığı ve bu alanlarda da çok sayıda ölüm vakası yaşandığı belirtiliyor.
En Fazla Ölüm İstanbul ve Güneydoğu’da
Çocuk işçiliği kaynaklı ölümlerin en yoğun yaşandığı iller arasında İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep, Konya, Adana ve Antalya yer alıyor. Bu illerde hem tarım hem sanayi alanlarında çocuk emeğinin sistematik biçimde kullanıldığına dikkat çekiliyor.
Bu bölgelerdeki yoksulluk, göç ve eğitim yetersizliği, çocukların çalışmak zorunda bırakılmasında temel etkenlerden biri olarak öne çıkıyor.
Sistematik Sömürü ve Çeşitlenen Emeğin Biçimleri
İSİG Meclisi’ne göre, çocuk işçiliği, geçici bir kriz değil; sermayenin ucuz işgücü ihtiyacına dayalı sistematik bir sömürü biçimidir. Mevsimlik işçilik, çıraklık, staj uygulamaları, sokakta çalıştırma gibi birçok biçimde çocuk emeği kullanılmakta. Üstelik bu uygulamalar çoğu zaman yasal boşluklar nedeniyle denetim dışı kalıyor.
Bu durum yalnızca emek sömürüsü değil, aynı zamanda çocuk hakları ihlalidir.

Üç Temel Talep: Yasak, Eğitim, Güvenli Yaşam Alanı
İSİG Meclisi, çocuk işçiliğine karşı üç temel talep sıralıyor:
- Çocuk işçilik yasaklanmalı ve mesleki eğitim, çocukların gelişimine uygun, kamusal biçimde planlanmalıdır.
- Eğitim her düzeyde parasız ve bilimsel temellere dayalı olmalıdır.
- Çocukların yaşam alanları, onların gelişimini destekleyecek şekilde uyuşturucu ve çeteleşmeden arındırılmalıdır.
Bu talepler, yalnızca bireysel değil toplumsal kurtuluşun da ön koşullarıdır.
Çocukların Değil Sömürünün Çalıştığı Bir Sistem Değişmeli
Türkiye’de çocuk işçiliği, artık görmezden gelinemeyecek kadar derinleşmiş bir sorun halini aldı. Her ölüm, yalnızca bir istatistik değil, bir çocuğun çalınmış hayatıdır. Bu tabloya karşı sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Toplum olarak, bu sistematik sömürüye karşı çocukların sesi olmalı ve adaletin takipçisi olmalıyız.