Devlet Tiyatroları, izleyicileri şaşkına çeviren bir kararla bilet fiyatlarına yüzde 300 zam yaptı. 2 Nisan itibarıyla yürürlüğe giren yeni fiyat tarifesi, hem tam bilet hem de indirimli bilet kategorilerinde olağanüstü bir artışa sahne oldu. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde, birinci kategori tam bilet fiyatı 115 liradan 450 liraya yükselirken, indirimli bilet fiyatı da 70 liradan 330 liraya fırladı.
Bu artış, sadece izleyicilerde değil, sanat camiasında da yankı uyandırdı. Eleştirilerin odağında, devlet destekli bir sanat kurumunun bu denli yüksek fiyatlara yönelmesi var. Peki bu zam ne anlama geliyor ve perde arkasında başka neler konuşuluyor?
Yüzde 300 Zam, Seyirciyi Koltuktan Uzaklaştırır mı?
Bir anda gelen bu devasa zam, tiyatro tutkunlarının ceplerini yakarken, kültürel erişim hakkının zedelenip zedelenmediği tartışmalarını da beraberinde getirdi. Devlet Tiyatroları, yıllardır uygun fiyat politikasıyla sanatseverleri salonlara çekmeyi başaran önemli bir kurumdu. Ancak yeni fiyatlarla birlikte, tiyatro artık birçok kişi için “lüks” bir etkinlik haline gelebilir.
Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği (DETİS) de bu gelişmeye kayıtsız kalmadı. Dernek, “Sanat kurumları kar-zarar mantığıyla yönetilemez” diyerek zamma karşı duruş sergiledi. Açıklamada, bilet gelirlerinin doğrudan kuruma değil, genel bütçeye aktarıldığı hatırlatıldı. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: Bütçeyi dengelemek adına halkın sanata erişimi mi kısıtlanıyor?
DETİS’ten Eleştiri: “Devlet Sanatı Değil, Halkı Cezalandırıyor”
DETİS tarafından yapılan açıklama, zam kararının ardında yatan politikaları da sorguluyor. “Bütçenin belini doğrultacağız diye halkın belini bükmenin bir mantığı var mıdır?” ifadesiyle hükümete sert eleştiriler yöneltildi. Ayrıca, artan fiyatlar nedeniyle düşecek olan seyirci sayısının Devlet Tiyatroları’nın varlığını sorgulatacak başka planlara zemin hazırladığı iddiaları da dikkat çekti.
Bu noktada, zam kararının sadece ekonomik değil, aynı zamanda ideolojik ve kültürel bir arka planı olup olmadığı sorusu gündeme geliyor. Sanata yatırım yapmak yerine, sanatın erişimini kısıtlayan politikaların benimsenmesi, kamuoyunda ciddi bir tepki yaratmış durumda.
Tiyatro Salonları Boş Kalabilir mi?
Yapılan zammın ardından özellikle öğrenciler, emekliler ve düşük gelirli sanatseverlerin tiyatroya erişimi ciddi şekilde zorlaşabilir. Bir ailenin tiyatroya gitmesi artık yüzlerce liraya mal olurken, bu durum Devlet Tiyatrosu’nun yıllardır kazandığı geniş seyirci kitlesini kaybetme riski doğuruyor.
Kültürel etkinliklere katılımın teşvik edilmesi gereken bir dönemde, bu kadar keskin fiyat artışlarının halkı sanattan uzaklaştırabileceği uyarıları yapılıyor. Devlet destekli bir kurumun, kar amacı güdercesine bilet fiyatlarını yükseltmesi, devletin kültür politikaları konusunda da güven kaybına yol açıyor.
Sanatın Ucuzlaması Gerekirken, Neden Pahalılaştı?
Zam kararı, sadece bugünü değil, Devlet Tiyatroları’nın geleceğini de sorgulatıyor. Daha az bilet satışı, boş koltuklar, belki de sahnelenmeyen oyunlar anlamına gelebilir. Kültürel kalkınma, daha fazla katılımla sağlanabilirken; yapılan bu artış, tam tersine geri adım gibi yorumlanıyor.
Tüm bu gelişmeler, “Sanat herkes için mi, yoksa sadece elit bir kesim için mi?” sorusunu yeniden gündeme taşıyor. Halkın kültürel hakkına yapılan bu müdahalenin yankıları uzun süre sürecek gibi görünüyor.
