İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Silivri Cezaevi’nden gönderdiği dikkat çekici mesajla, hem Orta Doğu’daki gelişmelere hem de Türkiye’nin içine sürüklendiği ekonomik ve siyasal krize işaret etti. “Barışın Yolunu Açmak” başlıklı konferansa yazılı mesaj ile katılan İmamoğlu, toplumsal uzlaşı ve güçlü bir demokrasi vurgusu yaparak, Kürt meselesinin çözümünün kaçınılmaz olduğunu belirtti.
“Orta Doğu’daki Kaos Türkiye’yi Tehdit Ediyor”
İmamoğlu, mesajının ilk bölümünde bölgesel çatışmaların Türkiye üzerindeki etkilerine odaklandı. Özellikle Orta Doğu’da yaşanan çatışmaların Türkiye’nin bekasını tehdit edecek düzeye ulaştığını belirten İmamoğlu, “Ateş çemberine dönen bir coğrafyada birlik içinde hareket etmek artık bir zorunluluk” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin, jeopolitik olarak son derece hassas bir konumda olduğunu hatırlatan İmamoğlu, halkın tüm kesimlerinin ortak bir gelecek hedefinde buluşmasının ülkenin geleceği açısından elzem hale geldiğini söyledi.
19 Mart Süreci ve Ekonomik Kırılganlık Vurgusu
İmamoğlu’nun mesajında en dikkat çeken bölümlerden biri de, 19 Mart’ta gözaltına alınmasıyla başlayan sürece dair değerlendirmeleri oldu. Bu süreçte Türkiye’nin milyarlarca dolar rezervinin yanlış ekonomi politikaları nedeniyle eritildiğini belirten İmamoğlu, söz konusu kaynakların halkın refahı için kullanılabileceğini ifade etti.
İçinden geçilen bu kırılgan dönemde yalnızca ekonomik değil, toplumsal dayanışma açısından da hassasiyetin arttığını vurgulayan İmamoğlu, “Birlik ve beraberliğimizi zayıflatamayız. Şimdi dayanışmayı büyütme zamanıdır” dedi.
“Kürt Meselesi Demokratik Yollarla Çözülmeli”
Mesajının odak noktasında ise yıllardır Türkiye siyasetinde çözüm bekleyen Kürt meselesi yer aldı. İmamoğlu, Ekim 2024’te başlayan ve terör örgütünün fesih kararıyla yeni bir boyut kazanan süreci “tarihi bir fırsat” olarak niteledi.
İmamoğlu’na göre, Türkiye’nin kalıcı bir barış iklimine kavuşması için en önemli unsur, silahların susması ve demokratik siyasetin güçlendirilmesi. Bu bağlamda gerekli olan idari ve hukuki reformların gecikmeden devreye alınması gerektiğini belirten İmamoğlu, anti-demokratik uygulamalardan derhal vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
“Gerçek Barış İçin Muhalefet Özgür Olmalı”
Barış ortamının sağlanabilmesi için yalnızca güvenlik değil, siyasi özgürlüklerin de güvence altına alınması gerektiğini belirten İmamoğlu, muhalefetin baskı altında tutulduğu bir ortamda toplumsal huzurun mümkün olamayacağını vurguladı.
Yargı bağımsızlığına dair sert eleştiriler getiren İmamoğlu, Türkiye’de hukukun siyasallaştığını, gazetecilerin ve muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığını dile getirdi. “Adalet, gerçek bir demokrasinin temel taşıdır” diyen İmamoğlu, Türkiye’nin yeniden çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzene geçmesi gerektiğini savundu.
“Demokratik Bir Gelecek İçin Hepimiz Sorumluyuz”
İmamoğlu’nun mesajının son bölümünde ise geleceğe dair umut dolu ifadeler öne çıktı. Türkiye’nin önünde barışın tesis edildiği, halkın eşit paydaş olduğu, huzurlu ve güçlü bir geleceğin mümkün olduğunu belirten İmamoğlu, bunun ancak toplumun tüm kesimlerinin elini taşın altına koymasıyla gerçekleşebileceğini ifade etti.
“Türkiye’nin barışa, adalete ve demokrasiye her zamankinden daha fazla ihtiyacı var” diyen İmamoğlu, Barış Konferansı’nın bu hedefe anlamlı katkılar sağlayacağını belirtti.