Serbest piyasada 34,2220 liradan alınan dolar, 34,2240 liradan satılıyor. 37,8950 liradan alınan avronun satış fiyatı ise 37,8970 lira olarak belirlendi.

Dün doların satış fiyatı 34,2210 lira, avronun satış fiyatı ise 37,9830 lira olmuştu.

Hazır giysi kesimi başta olmak üzere neredeyse tüm ihracatçıların sık sık tekrarladığı “Maliyetlerden ötürü dünya müşterisi için pahalıyız” isyanına besin üreticileri de katıldı. Yeni hasat periyodu gelen soğan ve patates beklenen yeni krizin adresi. Yüksek maliyetler, plansız üretim, yanlış kararlarla geçtiğimiz yıllardaki ihracat kısıtlamaları üzere birçok etken üreticiyi perişan etti. Üretim maliyeti 7-8 lira olan patates tarlada 3-4 liraya satılırken maliyeti 7-8 lira olan soğana ise 6 lira fiyat biçiliyor. Üreticilerin ziyan edip tarlaya küsmemesi için Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmesini isteyen Türkiye Ziraat Odaları Birliği, “Devlet el atmazsa üretici borcunu ödeyemeyecek” dedi.

Soğanda rekoltenin 200 bin artışla 2.5 milyon tonu aşması beklenirken ihracat ise 75-100 bin ton aralığında seyrediyor. İhracatta yüksek fiyat sebebiyle pazarlarını kaybettikleri için iç piyasadaki tüccarların insafına kaldığını söyleyen Soğan Üreticileri Birliği Lideri Ömer Karaca, “Onlar da mal almıyor. İhracat pazarları için de değerli olduk. Piyasada nakit döngüsü bozuldu, kimsede para yok” dedi. Soğanda en büyük pazar olan Rusya’nın bile alımı bıraktığını belirten Karaca, “Bizim pazarlarımızı Türkmenistan, Özbekistan ve İran aldı” diye konuştu.

HERKES PATATES EKTİ

Patateste de durum çok misal. Yıllık 6.5 milyon tonluk üretimin 1 milyon tonu muhtaçlık fazlası olmasına karşın sırf 50-60 bin tonu ihraç ediliyor. İç piyasada plansız üretime vurgu yapan Patates Üreticileri Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Başkanı Birol Güney, “Geçen yıl para kazanıldı diye bu yıl herkes patates ekti artık kimse kazanamıyor. Seneye de herkes ziyan etti diye kimse patates ekmez. Plansız üretim sonucunda girilen bir kısır döngü bu” dedi.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Lideri Şemsi Bayraktar da ikazlarda bulunarak “İhracatın büsbütün açılması, yeni pazarlar bulunması için devlet devreye girmeli” diye konuştu.

36 ESERİN 23’ÜNDE FİYAT ARTTI

TZOB market ve üretici fiyatları ortasındaki makas farkını açıkladı. Buna nazaran eylülde üretici ve market ortasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 249 ile havuçta görüldü. Havuçtaki fiyat farkını yüzde 219.8 ile limonun, yüzde 212.9 ile kuru kayısının, yüzde 212.2 ile kuru soğanın ve yüzde 205.6 ile patates takip etti. Havuç 3.5 kat, limon 3.2 kat, kuru kayısı, kuru soğan ve patates 3.1 kat daha değerliye satıldı. TZOB’un çalışmasına nazaran, markette 36 eserin 23’ünde fiyat artışı, 13’ünde de fiyat düşüşü görülürken en fazla artış aylık yüzde 32.7 ile kuru incirde yaşandı.

Gıda dalında yaşanan problemler İSO PMI endeksinde de kendini gösterdi. Endeks besin dalında 48.9 puandan 45.9’a geriledi. Endeksi yorumlayan Prof. Dr. Hakan Kara, “Gıda üretimindeki küçülme çok çarpıcı. Bu boyutta bir yavaşlama fakat vatandaşın yiyecek alamayacak duruma gelmesi yahut ihracat pazarlarımızda bir çöküş ile açıklanabilir” dedi.

İktidar enflasyonla gayrette en zorunun geride kaldığını tez etse de işçinin geçim zorluğu katlanarak büyüyor. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı Büro-İş Sendikası Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, İstanbul başta olmak üzere çeşitli kentlerdeki üyelerinin yaşadıklarını anlattı. Geçim koşullarının işçileri zorladığına işaret eden Hamzaçebi, sefertası günlerine geri dönüldüğünü belirterek “Artık yalnızca çocuklara değil meskenin tüm çalışan bireylerine beslenme çantası hazırlanıyor” dedi.

Memurların büyükşehirlerde yüksek kiralı merkezi bölgelerden daha uygun olan bölgelere taşınmak zorunda kaldığına işaret eden Hamzaçebi, “Her kamu kurumunda yemek çıkmıyor. Tasarruf önlemlerinin akabinde yemeklerde kalite de düştü. Kent merkezlerinde iki çeşit yemek bile 800 lirayı bulabiliyor. Bunu memur nasıl karşılasın? Tasarruf gerekçesiyle memurların servislerini kaldırdılar, herhalde artık de yemeği kesme peşindeler” dedi.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu, Türkiye faizlerin yükselmesine daha çok müsaade vermeyecek. Tekrar düşüreceğiz. Tekrar iktisat balonlaşacak. Türkiye’nin önünde en çok 20 yıllık bir pencere var tahminen 15 yıl, bunu da kaçırırsak çok kötü” dedi.

Türkiye’nin demokratikleşmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Acemoğlu, “Türkiye’nin kurumlarını kuvvetlendirmesi, tabir özgürlüğünü güzelleştirmesi, eğitime, beşeri sermayeye yatırım yapması, teknolojinin gerçek kullanılmasını sağlayacak altyapı yatırımlarını yapması lazım. Medya başta olmak üzere önemli kurumsal erozyon var. Ne yazık ki gerçek bu. Türk insanı da bunun farkında. Fakat bunun ne kadar sıkıntı geri geleceğinin farkında değil” tabirlerini kullandı.

Prof. Dr. Daron Acemoğlu ile Türkiye iktisadını konuştuk.

Bakan Mehmet Şimşek öncülüğünde şu anda Türkiye’de uygulanan bir iktisat siyaseti var, bu başarılı oluyor mu, hangi hususlarda eksik yapılıyor?

Türkiye’de herkes bunlardan konuşuyor. Ben öbür bir bakış açısı getirmek istiyorum Türkiye’yi ve dünyayı etkileyecek çok kıymetli akımlar var. 100 yılda yol alınacak şeyler bunlar. Yapay zekâ, yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve ona adaptasyon. Globalleşmenin tekrar yapılması. Türkiye bunlara hazır mı, Şimşek programı içinde Türkiye bunlar için neler yapıyor. Bundan evvel tıpkı bakan önderliğinde 2010’larda yatırımlarda bulunduk, pekala Türkiye beşeri sermaye için yatırımlarda bulundu mu, bilime yatırımda bulundu mu, kurumlarımızı güzelleştirdik mi, yapay zekâya hazırlandık mı, eğitim sistemini düzelttik mi, yaşlanmayla ilgili yeni teknolojilere yatırımda bulunduk mu? Artık asıl bunları sorması lazım.

BU ŞEKİLDE TRENİ KAÇIRIRIZ

Peki bu mevzularda adım var mı?

Hiçbirşey yok.

Bu alanlarda adım atılmazsa sonumuz ne olur?

Türkiye’nin bugüne kadarki büyümesi bir üst bir aşağıya bir üste bir aşağıya oldu. Bundan sonra da tıpkı şeyi yapacağız. Şu anki program ne; faizleri azıcık çıkaralım, enflasyonu azıcık düşürelim yabancı sermayeden para alalım ki birkaç sene daha iktisat gitsin. Bu şekilde treni kaçırırız.

Yani kapsamlı bir kalkınma programına mı muhtaçlık var?

Evet kalkınma programı lazım. Lakin şu an uygulanan programın neoliberal bile olmadığını düşünüyorum. Bir aşağıya bir üste.

Faizler yükseliyor, siz de bundan sonra kaynağa ulaşmanın daha maliyetli olacağını söylüyorsunuz, faiz artışı sürer mi?

Ama o faizlerin yükselmesine Türkiye daha çok müsaade vermeyecek. Tekrar faizleri düşüreceğiz. Tekrar iktisat balonlaşacak. Türkiye’nin önünde en çok 20 yıllık bir pencere var tahminen 15 yıl, bunu da kaçırırsak çok berbat.

Ne olur, batar mı?

Batmaz düzgünce geri kalır. Türkiye treni kaçırmış olacak.

ENFLASYON ÇOK ÇOK YÜKSEK

Türkiye’de önemli bir enflasyon da var, orada atılan adımlar başarılı mı?

Enflasyon çok çok yüksek. Tabi ki tartışmamız lazım. Lakin bir tek enflasyonu tartışmayalım. Enflasyon arttı artmadı… İngiltere’de, Londra’da 1 milyar dolarlık daha finansman aldık… bir tek o değil problemimiz. Konuşmamız gereken şeyler çok daha geniş. Türk insanı gidenin ne kadar sıkıntı geri geleceğinin farkında değil.

CİDDİ KURUMSAL EROZYON VAR

Yıllardır yurtdışında yaşıyorsunuz, oradan Türkiye’ye bakınca keşke Türkiye şu yanılgıları yapmasaydı dediğiniz neler var?

Çok var çok. Fakat İleriye bakalım. Türkiye’nin demokratikleşmesi lazım. Kurumlarını kuvvetlendirmesi, söz özgürlüğünü güzelleştirmesi lazım. Eğitime, beşeri sermayeye yatırım yapması, teknolojinin gerçek kullanılmasını sağlayacak altyapı yatırımlarını yapması lazım. Medya başta olmak üzere önemli kurumsal erozyon var. Ne yazık ki gerçek bu.

Türk insanı da bunun farkında. Lakin bunun ne kadar güç geri geleceğinin farkında değil. Kurumları çökertmek çok kolay, tekrar yapmak kolay değil. Yargıyı tekrar nasıl düzelteceksiniz, bağımsız medya Türkiye’de yok oldu bunu tekrar nasıl yaratacaksınız. Herşey bağımlı. Bundan sonra yeni hükümet gelse, bu sefer kendi bağımlı medyasını yaratacak. Kendi bağımlı yargısını yaratacak.

TÜRKİYE DEMOKRASİ KIŞI YAŞIYOR

Şu anda demokrasi sonbaharı yaşanıyor umarım kışı yaşanmaz diyorsunuz, Türkiye için o kış daha erken gelir mi?

Geldi aslında. Türkiye şu anda demokrasi kışı yaşıyor. Son 20 yılda Türkiye kadar demokrasisi daha fazla çöken dört ülke var. Türkiye ligde sondan dördüncü sırada.

Türkiye’de son ekonomik konjonktürü düşününce vatandaşı nasıl günler bekliyor?

Zor günler bekliyor.

Siz bilhassa teknolojiye vurgu yapıyorsunuz. Çin ile ABD ortasında bu alanda önemli bir yarış var, bu bir savaşa dönüşür mü?

Bazıları buna ikinci soğuk savaş diyor lakin bence o kadar abartmaya gerek yok. ABD ve Çin ortasında çok büyük bir rekabet var bu da olağan. Bilhassa iki ülke de teknolojiye yatırımda bulunmak istiyor. İkisi de teknolojinin değerinden emin. İkisi de bunun çok stratejik hatta gereğinden kıymetli olduğunu düşünüyor, İki ülkenin hem ekonomik hem teknoloji konusundaki çıkarları çok değişik. Örneğin Çin teknolojiye yatırımda bulunduğunda bilhassa sansüre toplumu denetleme alanına yatırımda bulunuyor. Bu demokrasiyi zayıflatacak bir şey.

Burada en kıymetli bilgisayar çiplerini kim denetim edecek, kim bunlara daha fazla sahip olacak, umarım bunu bir savaş değil rekabet halinde görürüz. Türkiye açısından tabi ki savaş çok makûs olur. Daha da kıymetlisi bu rekabet dünya iktisadını çok etkileyecek.

Bu durumda Türkiye hangi tarafta olmalı, genelde ben ortadayım diyor?

Onu söylemesi yanlışsız. Lakin ben ortadayım dermesi yetmez. Şu an Rusya’ya ya da Ukrayna’ya dokuma satarak tahminen kısa müddette para yapabirsiniz. Ancak uzun periyotta ben ortadayım derken teknolojiye yatırımınızın onlar kadar olması gerekiyor.

UMARIM BÜYÜK SAVAŞ OLMAZ

Dünyada bir sıcak savaş tehlikesi görüyor musunuz?

Ne yazık ki var. Çin ve ABD konusunda da her ne kadar optimist olmaya çalışsam da ne kadar soğuk savaş telaffuzuna katılmasam da Tayvan konusunda bir soğuk savaş riski var. Ortadoğu tabi ki riskli. Umarım bunlar büyük kapsamlı bir savaşa yol açmaz. Lakin emin değilim.

KÖRFEZ KURTARICI OLMAZ

Yakın periyotta Türkiye’ye sermaye gelir mi?

Kısa periyotta sermaye akımları düştü aslında. Türkiye’nin çok önemli yatırıma muhtaçlığı var. ABD’nin de var. Lakin ABD müttefiki hissettiği yerlere gidiyor. Türkiye vaktinde ABD ile müttefikti fakat son 10 yılda ABD hakkındaki telaffuz çok negatif. Bu ABD’li yatırımcıları hatta devleti itiyor. Trump seçilirse daha sert bir ABD görebiliriz. Ticaret manileri artacak. Buna hazırlanmamız lazım.

Türkiye Körfeze yöneldi, oradaki yatırım Türkiye için kurtarıcı olur mu?

Yok hayır.

YABANCILARI RAHATSIZ EDİYOR

Yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakışı nasıl?

Çok değişti tabi ki. Türkiye 2001-2006 ortasında çok başarılı bir devirden geçti. Demokratik olarak Ortadoğu’da başarılı bir örnek olarak görülüyordu. Bunların hepsi değişti. Yabancılar da Türkiye’deki telaffuzun ne kadar değiştiğini görüyorlar. Evvelce siyasetçilerden yurtdışına açık, ABD teknolojisine açık bir telaffuz gelirken, artık onları tehdit eden bir telaffuz gelince onları rahatsız ediyor tabi ki.

Borsa İstanbul, İsrail’in Lübnan’a saldırmasının akabinde Beyaz Saray’dan gelen açıklamaların tesiriyle sert bir düşüş yaşadı. Açıklamadaki “İran, İsrail’e balistik füze hazırlığında” tezi borsada kayıplara yol açtı. BIST 100 endeksi güne, evvelki kapanışa nazaran 7,78 puan ve yüzde 0,08 artışla 9.673,56 puandan başlamıştı. Fakat, gün içinde 9.327 düzeylerine kadar gerileyen endeks, Beyaz Saray açıklamaları sonrasında düşüş yüzde 3,50’yi buldu. 

BORSADA İRAN TESİRİ VE YÜKSEK FAİZLER

Beyaz Saray’dan bir yetkili “İran’dan İsrail’e direkt bir askeri akın, İran için önemli sonuçlar doğuracaktır” tabirlerini kullandı. Bu durum, Borsa İstanbul’daki düşüşün nedenleri ortasında gösteriliyor. Yüksek seyreden mevduat faiz oranları ve global piyasalardaki belirsizlikler de yatırımcıların riskli varlıklara yönelmekte zorlanmasına yol açıyor. ABD seçimleri ve enflasyonla uğraş mevzularındaki belirsizlikler de piyasalardaki düşüşü tetikliyor.

KÜRESEL PİYASALARDA BELİRSİZLİK VE JEOPOLİTİK RİSKLER

Borsa İstanbul’daki düşüşün ana nedenlerinden biri yüksek mevduat faiz oranları olarak öne çıkıyor. Küresel piyasalarda, ABD seçimleri, enflasyonla çaba ve mümkün bir resesyon telaşları yatırımcıların riskli varlıklara yönelmesini zorlaştırıyor. Ayrıyeten, Ortadoğu’daki jeopolitik tansiyonlar de piyasalardaki risk iştahını azaltıyor. Yatırımcılar, bu hafta Fed Başkanı Jerome Powell’ın açıklamaları ve ABD’deki istihdam raporuna odaklanacak.

CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Kurulu Üyesi Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında patateste yaşanan sıkıntıları gündeme getirdi. Üreticinin maliyetin altında eser sattığını, tüketicinin ise yüksek fiyatlarla karşılaştığını vurgulayan Gürer “Kamu, patates alımına girerek piyasayı dengelemelidir” dedi.

Gürer, Ankara’da bir marketten aldığı patatesleri göstererek, markette 13-15 TL ortasında satılan patatesin tarlada üreticiden 4 TL’ye bile alınamadığını belirtti. “Süreç yanlışsız yönetilmezse, üretici hasat sonrasında elinde kalan eserle karşı karşıya kalacak ve market fiyatları artacak” dedi.

‘FİYAT ARTIŞI DENGELENMELİ’

CHP’li Gürer, patates fiyatlarındaki istikrarsızlığın üretici ve tüketiciyi güç durumda bıraktığını, sürdürülebilir bir üretim modeli ile piyasanın düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Eylül ayında çeşitli kurumlara patates tüketimine tartı verilmesi davetinde bulunduğunu hatırlatan Gürer, bunun kâfi olmadığını belirtti. “Kışlık patates, Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkşeker ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla alınıp stoklanmalı, fiyat artışı dengelenmelidir” dedi.

PATATES DÜNYADA STRATEJİK ÖNEMDE

Patatesin dünya genelinde stratejik bir eser olduğunu belirten Gürer, “Patates, ünite alanda yüksek randıman sağlıyor, besin pahası yüksek ve pek çok ülkede temel besin eseri olarak tüketiliyor” dedi. Dünyada 380 milyon ton patates üretimi yapıldığını belirten Gürer, Çin, Hindistan ve Ukrayna’nın en önemli üretici ülkeler olduğunu ekledi. Türkiye’de ise Orta Anadolu ve Ege bölgelerinin patates üretiminde kıymetli yer tuttuğunu tabir etti.

ÜRETİMDE İDARE SORUNU

2023 yılında Türkiye’de 5,5 milyon ton patates üretimi yapıldığını belirten Gürer, TÜİK’in bu yıl için 6,5 milyon ton üretim öngördüğünü söyledi. “Patates üretimi dalgalanmalara açık bir ziraî eser. Kışlık patates depolanabilir, lakin yazlık patates paha bulamadığı için birçok eser tarlada kaldı” dedi. Global iklim değişikliğinin de tarım üretiminde olumsuz tesirler yarattığını ekleyen Gürer, bu yıl yaşanan sıkıntıların makus yönetildiğini söyledi.

İHRACAT DESTEKLENMELİ

Patates üretiminin iç piyasa dengelenmesinin yanı sıra ihracatla desteklenmesi gerektiğini belirten Gürer, “2019 yılında patates ithalatında gümrük vergisi sıfırlandı. Halbuki, patates işlenmiş eser olarak da ihraç edilebilir. Bu alanda prim takviyesi artırılmalı” dedi. Gürer, patatesin depolanabilen bir eser olduğunu belirterek, kamu dayanağıyla satışın mümkün olduğunu ve böylelikle patatesin çöp olmasının önlenebileceğini söyledi.

Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) bilgilerine nazaran, dün spot doğalgaz piyasasında süreç hacmi 12 milyon 709 bin 740 lira oldu. Bu meblağ, evvelki gün 9 milyon 283 bin 502 lira olarak açıklanmıştı.

Spot doğalgaz piyasasında dün 1000 metreküp gazın referans fiyatı 8 bin 714 lira 44 kuruş, gaz ticaret ölçüsü ise 1 milyon 436 bin metreküp oldu.

Piyasa iştirakçileri için dengeleme gazı alış fiyatı 12 bin 455 lira, satış fiyatı ise 8 bin 278 lira 72 kuruş olarak belirlendi.

Türkiye’ye dün 121 milyon 592 bin 527 metreküp doğalgaz girişi sağlandı, piyasaya arz edilen doğalgaz ölçüsü ise 121 milyon 96 bin 797 metreküp olarak kayıtlara geçti.

Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) bilgilerine nazaran, spot elektrik piyasasında süreç hacmi, bugün düne nazaran yaklaşık yüzde 8,5 artarak 1 milyar 504 milyon 989 bin 885 lira oldu.

Gün öncesi piyasada bir megavatsaat elektriğin fiyatı, yarın için en yüksek saat 18.00-20.00 saatlerinde 3 bin lira, en düşük saat 12.00’de 1500 lira olarak tespit edildi.

Gün öncesi piyasada bir megavatsaat elektriğin aritmetik ortalama fiyatı 2 bin 459 lira 91 kuruş, yüklü ortalama fiyatı 2 bin 475 lira 8 kuruş oldu.

Spot piyasada bir megavatsaat elektriğin fiyatı, bugün için en yüksek 2 bin 950 lira 2 kuruş, en düşük 1057 lira olarak belirlendi.

Yüksek enflasyon altında ezilen yurttaş ay sonunu getiremeyip banka kartları ile borç içinde yüzüyor. 2024 yılında 17 bin 2 lira olarak belirlenen net taban fiyata orta artırım da yapılmadı. Halkın yaşadığı ekonomik meşakkatler bu kere kendini icra evrakı sayısı ile gösterdi. 

CHP Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko, vatandaşların kredi kartı kurul oranları ve kredilerdeki yüksek faizler nedeniyle icra dairelerindeki belge sayısının 40 milyona yaklaştığını belirtti. Kanko, hükümetin maliye siyasetlerini eleştirerek, “Hazine ve Maliye Bakanlığı uyguladığı yıkıcı politikalarla dar gelirli vatandaşların yuvasını yıkmış, birçok ailenin dağılmasına ve intiharlara sürüklenmesine sebep olmuştur” dedi.

Kanko, yaptığı yazılı açıklamada ödenmeyen kredi kartı ve kredili mevduat hesaplarındaki artışa dikkat çekti. 40 milyona yakın vatandaşın kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için icra takibine alındığını söz eden Kanko, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e ve hükümete harekete geçme davetinde bulundu. Kanko, “Kredili mevduat hesaplarındaki faiz oranları süratle düşürülmeli, kredi kartı kurulları ise vatandaşın bütçesine uygun düzeylere çekilmelidir” dedi.

YÜKSEK FAİZLERIN ETKİSİ

2024 yılı prestijiyle vatandaşların ferdî kredi ve kredi kartı borçlarının 3 trilyon 600 milyar liraya ulaştığını belirten Kanko, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde uygulanan maliye siyasetlerinin dar gelirli vatandaşın elindeki parayı bankalara aktardığını vurguladı. Kanko, “Bankaların kredi kartı komiteleri ve kredili mevduat hesaplarındaki yüksek faiz oranları, halkı borca sürüklüyor” dedi.

FAİZ YÜKÜ VE İCRA DOSYALARI

Kanko, vatandaşların kişisel krediler ve kredi kartı borçları için bu yılın ocak-temmuz devrinde bankalara ödediği faizin geçen yılın birebir devrine nazaran yüzde 165 oranında artarak 453,1 milyar liraya yükseldiğini tabir etti. Geçen yıl birebir devirde bu meblağın 171 milyar lira olduğunu belirten Kanko, 2024’ün birinci yedi ayında ödenen faizin, 2023 yılının tamamında ödenen 378,3 milyar lirayı aştığını ve 2022 yılına nazaran neredeyse 2,5 katına ulaştığını aktardı.

Kanko, borç krizi riskinin her geçen gün büyüdüğüne dikkat çekerek, ocak-temmuz periyodunda 642 bin 159 kişinin ferdî kredi, 784 bin 374 kişinin ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için icra takibine alındığını duyurdu. Geçen yılın birebir devrine nazaran ferdî kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 155 bin 812 kişi, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin ise 322 bin 878 kişi arttığını kelamlarına ekledi.

Dünyanın beğenilen turizm merkezlerinden Antalya, turist akınıyla yoluna sürat kesmeden devam ediyor. Turizmde tüm vakitlerin en düzgün birinci 9 aylık ziyaretçi verisine ulaşan Antalya, 2024 yılının birinci 9 ayında ağırlanan 14 milyon 71 bin 412 ziyaretçi ile yeni bir rekora imza attı. Geçtiğimiz yılın Ocak-Eylül devrinde Antalya 13 milyon turist ağırlamıştı.

ARTIŞ ORANI YÜZDE 8

İlk 9 ayda kente gelen turist sayısındaki artış oranı geçtiğimiz yılın tıpkı devrine nazaran yüzde 8 oldu. Turizmin başşehri Antalya’yı 2024 yılının birinci 9 ayında 14 milyon 71 bin 412 kişi ziyaret etti.

EN ÇOK TURİST GÖNDEREN ÜLKELER

Yılın 9 aylık devrinde Antalya’ya en çok turist gönderen ülkeler sıralamasında Rusya Federasyonu birinci sırada yerini korudu. Antalya’ya birinci 9 aylık periyotta en çok ziyaretçi 3 milyon 245 bin 626 ile Rusya Federasyonu’ndan gelirken Almanya 2 milyon 705 bin 103 ziyaretçi ile ikinci, İngiltere 1 milyon 298 bin 313 ziyaretçi ile üçüncü sırada yer aldı. İngiltere’yi sırasıyla Polonya, Kazakistan, Romanya, Hollanda, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya takip etti.

EYLÜL AYINDA DA REKOR KIRILDI

Benzersiz iklimi, masmavi denizi, altın sarısı kumsalları, kaliteli tesisleri, yemyeşil tabiatı ve güçlü tarihi ile dört mevsim turizm imkânı sunan Antalya, eylül ayında da ziyaretçi sayısında rekor kırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığından alınan datalara nazaran 2023 yılının Ocak-Eylül periyodunda Antalya’ya yurtdışından gelen ziyaretçi sayısı 13 milyona ulaştı. Antalya’ya geçtiğimiz eylül ayında gelen ziyaretçi sayısı ise bir evvelki yılın tıpkı periyoduna nazaran 92 bin 682 artışla 2 milyon 339 bin 469 oldu.

Yeni bir rekora imza atılan eylül ayında Antalya’ya en çok turist gönderen ülkeler sıralamasında Rusya Federasyonu yeniden birinci sırada yer aldı. Bu yıl eylül ayında Antalya’ya en çok ziyaretçi 603 bin 775 ile Rusya Federasyonu’ndan gelirken Almanya 469 bin 792 ziyaretçi ile ikinci, Polonya ise 195 bin 96 ziyaretçi ile üçüncü sırada yer aldı. Polonya’yı sırasıyla İngiltere, Romanya, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Kazakistan, Hollanda ve Moldova takip etti.