Connect with us

Dünya

Havana’daki adamımız!

Rus donanmasının Küba’yı ziyareti 12 Haziran’da duyurulduğunda Amiral Gorskhov fırkateyni zaten Havana limanına çoktan girmişti. 4550 tonluk fırkateyne Kazan adındaki nükleer denizaltı, A. Pashin adlı armada destek gemisi ve N. Chiker adıyla bir kurtarma gemisi eşlik ediyordu.

Yayınlanma

@

Rusler gemilerini limanda demirleyip bir hafta sürecek resmi ziyaretlerine başladıkları zaman, Kanada’nın Savunma Bakanı Bill Blair basın toplantısı yaparak Havana’da çapa atmış Rus fırkateynine eşdeğerde ve aynı tonajdaki “majestelerinin savaş gemilerinden” HMCS-M. Brooke’nin dümenini Küba’ya çevirdiğini duyurdu.

FİLM GİBİ…

HMCS (His Majesty’s Canadian Ships) sıralamasında en modern savaş oyuncağı olan bu gemi yakın zamanda hizmete girmişti ve ilk Küba ziyaretini de bu nedenle yapmış olacaktı. Bilindiği gibi Kanada’nın askeri gücü Britanya Kralı 3. Charles’a bağlılık yemini etmiştir; HMCS unvanı buradan gelir. Nitekim 13 Haziran’da Kanada’nın savaş gemisi de resmi misafir olarak Havana açıklarında kendine bir yer beğendi, Rusları gözleyecek şekilde demir attı. Aynı zamanda ABD’nin USS Helena isimli denizaltısı da Amerikan donanmasını temsilen ve “İngiliz kuzeni” Kanada savaş gemisine eşlik etmek için bölgeye geldi. 1949’da kurulmuş NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı) kontrolünde bir okyanus sayılabilecek Atlantik’te Rusya’yı yakın takibe aldıklarını açıklaması üzerine gözler Kanada’nın başkenti Ottowa’daki federal hükümete çevrildi. Askeri harekât ve casusluk filmlerine yakışır bir manevraydı sanki. Sinemada seyredilesi bir şey. Hiç kuşkusuz Rusların Küba’ya gelişlerinde bir tehlike yoktu, nihayetinde herkes herkese konuk olarak gider. Bu da sıradan bir ziyaretti… Amerikan 6. Filosu nasıl İstanbul’a geliyorsa öyle bir şey. Ne var ki Kanada hükümeti “Amerika kıtası çevresindeki denizlerde ve havada güvenilir bir askeri varlık bulundurmayı NATO üyesi olmakla taahhüt ettiğini” hatırlatıyor, “Bölgemize gelen yabancı aktörler, silahlı kuvvetlerimizin Kanada’nın çıkarlarını koruma görevini yerine getirdiğini -böylece- göreceklerdir” diye açıklama yapıyordu.

İLK ZİYARETİ DEĞİLDİ

Bir hükümet böyle açıklayınca muhalefet ne güne dursun, hemen veryansın etti. Ortanın solundaki Liberal Parti’nin kabinesine muhalif Muhafazakâr Parti, donanma göndermenin gereksiz masraftan başka bir şey olmadığını savundu; kesinlikle bir şey söylenmeliydi, söylendi. Bu, 1945’ten beri, üstelik faşist diktatör Batista rejimine karşın Küba’yla diplomatik ilişkisi olan Kanada’nın donanmasıyla sosyalist ada ülkesine ilk ziyareti değildi elbette. Dahası 1962’deki dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine taşıyan Sovyet füze krizinde hem NATO üyesi hem de ABD’nin en yakın müttefiki olarak Kanada aktif rol oynamıştı. ABD’nin Küba ambargosuna Kanada’nın katılmaması bir bakıma danışıklı bir ilişkinin varlığını da gösteriyordu; Küba’yı büsbütün izole etmemek ve böylece Sovyet-Rus, hatta Çin’in rotasına sokmamak üzere Kanada ticaret ve sivil ilişkiler açısından açık kapı oldu. Bugün halen “snow-bird” diye bildiğimiz kara kıştan kaçıp romatizmalarını ısıtmak isteyen hali vakti yerinde orta sınıf üstü Kanadalı emeklilerin tercih ettiği bir yer olarak Küba, liste başında yer alıyor. Liverpool’dan buraya göç etmiş komşum Mr. Harold da birkaç defa Küba’ya puro tüttürmeye gidenlerden. Ayaküstü konuşup bu yazıdan bahsedince Havana-Ottowa ilişkisine Ukrayna açısından dikkat etmemi de önerdi. Güzel ancak yazının son lakırdısını Ukrayna savaşında bulması zor. Ukrayna’da Rus askerleriyle birlikte savaşan Kübalılardan söz etmeye kadar uzar. Bense Küba deyince akıllara gelen bir romanı son söz yapmayı isterdim.

BİR CASUSLUK PARODİSİ

İngiliz romancı Graham Greene’nin 1958’de yayınlanmış “Havana’daki Adamımız” başlıklı romanı muhteşem bir casusluk parodisi olarak unutulmazdır. Havana’da elektrikli süpürge satıcısı bir İngiliz olan Bay Wormold’un uyduruk bilgiler icat ederek bunları CIA’ya satmaya kalkışması, bu bilgilerin de ciddiye alınmasıyla kurgulanmış kara mizah türünün eşsiz romanı 1959’da, üstelik daha Batista iktidardayken Havana’da filme çekilmişti. Filmde Wormold’un peşinde olan Kübalı polis şefiyle satranç oynadığı sahne hayli ilginçti. Bildik satranç taşları yerine minik içki şişeleri diziliydi ve her hamleyi yapan bir diğer taşı alınca bu içkiyi içecekti, Wormold bu kuralı koymuştu oyun başlarken. Wormold bilerek yeniliyordu! Sonunda polis şefi zom olup sızınca sahtekâr casus sırra kadem basacaktı. Kanada ve ABD donanma gemilerinin Rus gemileri peşinde dolaşmasının satrançta “şah çekmeden veya taş yemeden ancak gelecekteki bir tehdidin varlığını hissettiren sakin hamle” kuralına benzediğini düşündüm ve bunu usta bir oyuncu olan Mr. Harold’a söyledim. Sanki biraz da bunu nasıl akıl edemediğine hayıflanarak “Evet, yazıyı böyle bağlamak iyi olur” dedi, bir lakırdı yenilgisine uğramış gibiydi. Oysa satranç oynadığımızda sıkça yenilen ben olurum. O sırada aklım bir başka yazıdadır da ondan!

Okumaya devam et
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Macron’un ‘sağcı’ atamasına sol öfkeli: Halk sokağa döküldü!

Fransa’da binlerce kişi, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sandıktan birinci çıkan sol ittifakın adayı yerine sağcı Michel Barnier’i yeni başbakan olarak ataması nedeniyle sokaklara döküldü.

Yayınlanma

@

Yazan

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ülkede uzun süre devam eden siyasi krizin ardından eski Avrupa Birliği (AB) Brexit Başmüzakerecisi Michel Barnier’i Başbakan olarak ataması büyük tepki çekti. Seçimden sol ittifakın birinci çıkmasına rağmen merkez sağın adayı Michel Barnier’in başbakan olması tepki çekti.

İşçi sendikaları ve sol görüşlü siyasi partilerin protesto çağrısı üzerine binlerce kişi bugün ülke genelinde sokaklara döküldü. Paris, Bordeaux, Lyon, Nice gibi şehirlerin de aralarında bulunduğu 130 farklı noktada gösteri düzenleniyor.

Bazı protestocuların Filistin bayrakları taşıdığı gösterilerde “demokrasinin reddi” ve “çalınmış seçim” gibi sloganları atıldı.

Fotoğraflar: Güven Baykan

NE OLMUŞTU?

Fransa’da Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin (RN) büyük bir başarı elde etmesi, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ulusal Meclis’i feshedip erken seçim kararı almasına neden olmuştu. Erken genel seçimlerin 30 Haziran’da yapılan ilk turunda 28 yaşındaki Ulusal Birlik Partisi oyların yüzde 33,15’ini alarak birinci parti olurken, 7 Temmuz’da gerçekleştirilen ikinci turda ise Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), Yeşiller Partisi (EEVL), Sosyalist Parti (PS) ve Fransa Komünist Partisi’nden (PCF) oluşan solcu Yeni Halk Cephesi ittifakı seçimi birinci tamamlamıştı. Ancak hiçbir parti mecliste çoğunluğu sağlayamamıştı.

Seçimlerde birinci olan Yeni Halk Cephesi başbakan adayı olarak Lucie Castets’i göstermiş, Macron, Castets’in Ulusal Meclis’te güven oyu almasının mümkün olmadığını belirtmiş ve başbakan olarak atamayı reddetmişti. Macron 5 Eylül’de merkez sağ Cumhuriyetçiler (LR) Partisinden Michel Barnier’i Başbakan olarak atama kararı almıştı.

Öte yandan, Michel Barnier başbakan olarak seçilmesinin ardından yaptığı açıklamada, sol görüşlü politikacılar da dahil olmak üzere her kesimden politikacıların bulunduğu bir hükümet kurmaya açık olduğunu söylemişti.

Okumaya devam et

Dünya

Kuş gribi: ABD hayvanlarla teması olmayan bir insanda görülen ilk vakayı doğruladı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), hayvanlarla bilinen bir teması olmayan bir insanda görülen ilk kuş gribi vakasını doğrulandı.

Yayınlanma

@

Yazan

Merkez, Missouri eyaletindeki kişinin hastanede tedavi edildiğini ve durumunun iyi olduğunu açıkladı.

CDC’ye göre bu, 2024 yılında ABD’de insanlarda görülen 14’üncü vaka ancak hastalık ilk kez enfekte olmuş bir hayvanla bilinen bir teması olmayan bir insana bulaştı.

CDC daha önceki vakaların enfekte kümes hayvanları veya büyükbaş hayvanlara maruziyet ile insanlara bulaştığının tespit edildiğini kaydetti.

Missouri’deki vaka ise rutin kuş gribi sezonu izlemeleri sırasında tespit edildi. Hastanın altta yatan başka rahatsızlıklarının olduğu ve grip için antiviral ilaçlar kullandığı belirtildi.

Missouri’deki sağlık yetkilileri eyaletteki sığırlarda kuş gribi salgını bildirilmediğini ancak bu yıl kümes hayvanlarında ve geçmişte de yabani kuşlarda hastalığın görüldüğünü belirtti.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, hastalığın genel halk sağlığı üzerindeki risk seviyesinin düşük olduğu açıkladı.

Kuş gribi öncelikle kuşları ve diğer hayvanları etkileyen viral bir hastalık. İnsanlarda nadiren görülüyor.

Merkeze göre kuş gribi bu yıl ABD’deki inekler arasında artıyor. İlk salgın Mart ayında bildirildi ve CDC’ye göre 3 Eylül itibarıyla 14 eyalette sığırları etkiledi.

ABD’de Mart 2024’te, enfekte süt inekleriyle temas halinde olan bir kişide insanlarda görülen ilk vaka tespit edilmişti.

Kuş gribi ilk olarak 1990’larda Çin’de tespit edildi ve o zamandan beri Antarktika dahil tüm kıtalara yayıldı. Sağlık yetkilileri dün çapında insanlar için mevcut riskin düşük olduğuna inanıyor ancak hastalığı yıllardır aktif olarak izliyorlar.

Kuş gribi dünya çapında yaban hayatını etkiledi, deniz aslanları, foklar ve ayılar gibi çok çeşitli türlere bulaştı.

Okumaya devam et

Dünya

İsrailli bakan Katz, Erdoğan’ı yine hedef aldı

İsrail’in Dışişleri Bakanı Israel Katz, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alarak, “Kendisi, bugün İslam ülkelerine sözüm ona ‘Türkiye’yi ve bölge ülkelerini işgal etmek isteyen’ İsrail’e karşı ittifak yapma çağrısı yaptı. Elbette ki bu itham bir yalandan ibaret. Sadece ortamı kızıştırmaya yönelik bir açıklama” dedi.

Yayınlanma

@

Yazan

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yine hedef aldı.

Katz’ın paylaşımı şu şekilde:

“Erdoğan Türk halkını Hamaslı arkadaşları uğruna nefret ve şiddet ateşine atmaya devam ediyor.

Kendisi, bugün İslam ülkelerine sözüm ona “Türkiye’yi ve bölge ülkelerini işgal etmek isteyen” İsrail’e karşı ittifak yapma çağrısı yaptı. Elbette ki bu itham bir yalandan ibaret. Sadece ortamı kızıştırmaya yönelik bir açıklama.

İsrail, sınırlarını ve vatandaşlarını Hamaslı katiller ve tecavüzcülerin yanı sıra başını İran’ın çektiği Şii şer eksenine karşı da savunuyor.

Erdoğan ve Müslüman Kardeşler, İran ile yıllardır beraber çalışarak Ortadoğu’daki ılımlı yönetimleri istikrarsızlaştırıyor.

İyisi mi Erdoğan sadece sussun ve utansın.”

Okumaya devam et

En Çok Okunanlar