Connect with us

İş Dünyası

Türksat 6A’da geri sayım başladı! Ulaştığı nüfus 5 milyar olacak

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türksat 6A’nın son durumuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Başarılı bir nakil sürecinin ardından başlayan ve yaklaşık 1 ay süren fırlatma prosedürlerinde de sona geldik. Türksat 6A uydumuzu artık fırlatma merkezinden Falcon 9 roketi ile ABD yerel saati ile 8 Temmuz 2024 saat 17.20’de, Türkiye saati ile 8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece 00.20’de uzaya gönderecek şekilde geri sayıma başladık” dedi.

Yayınlanma

@

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 4 Haziran’da Space X’in, ABD’nin Florida Eyaleti’ndeki Cape Canaveral Uzay Üssü’ne yollanan Türkiye’nin ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A’nın son durumuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bakan Uraloğlu, “Ülkemizin 1994 yılında Türksat 1B ile başlayan uydu yayıncılığı serüvenini 8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece 00.20’de ilk yerli ve milli haberleşme uydumuz Türksat 6A ile taçlandıracak olmanın gurunu paylaşıyoruz.” ifadelerini kullandı. Son yıllarda uydu ve uzay teknolojileri kapsamındaki çalışmalarda çok ciddi mesafeler kat ettiklerini vurgulayan Uraloğlu, “Haberleşme uydularımız, Türksat 1B’yi 1994 yılında, Türksat 1C’yi 1996 yılında, Türksat 2A’yı ise 2001 yılında hizmete aldık ve bu uydularımız ömürlerini tamamladı.” şeklinde konuştu. Aktif olan Türksat 3A’yı 2008’de, 4A’yı 2014’te, 4B’yi 2015’te uzaya gönderdiklerini söyleyen Uraloğlu, Türksat 5A’yı 2021’de ve son olarak 5B’yi de 2022’de hizmete aldıklarını anımsatarak, “Türksat 6A ise Türk mühendisleri eliyle TUSAŞ’taki Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi USET’te üretildi. Bu da ülkemiz için ayrı bir önem taşıyor.” dedi.

TÜRKSAT 6A’NIN HİKÂYESİ TÜRKSAT 3A’NIN YAPIMI SIRASINDA BAŞLADI

Türksat 6A’nın hikayesinin Teknoloji Transfer Programı ile birlikte 3A’nın yapımı sırasında başladığını söyleyen Uraloğlu, “Türksat tarafından başlatılan program ile 3A’nın yanı sıra 4A ve 4B’nin yapımında Türksat mühendislerinin de yer alması sağlanmıştı. Ayrıca Türksat 5A’nın ve 5B’nin yapımında yine teknoloji transfer programı kapsamında 12 Türksat mühendisi; uydu tasarım, üretim ve test aşamalarında bulundu. Bugün 84 adet yerli ekipman kullanılarak yüzde 80’in üzerindeki yerlilik oranıyla dünyada söz sahibi olmak için uzayda iz sahibi olma hususundaki kararlı çalışmalarımızda çok büyük bir başarı elde ettik.” dedi.

Türksat 6A’nın üretim aşamasında gerçekleşen başarılara ve sürece dair bilgiler veren Uraloğlu, 2015 yılında Türksat ve Savunma Sanayi Başkanlığı iş birliğiyle TUSAŞ tesislerinde kurulan Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi’nde işe başladıklarını anımsatarak, “26 Aralık 2016 tarihinde ayrıntılı Kritik Gözden Geçirme Fazını yaptık. Isıl Yapısal Yeterlilik Modeli’ni ise 2018 yılı sonunda tamamlayarak ikinci kritik gözden geçirme fazına geçtik. Bu fazı da 2018 yılının Kasım ayında tamamlayarak 2019 yılı başında Mühendislik Modeli’nin yapımını başlattık. 2022 yılında tamamladığımız Mühendislik Modeli’nin ardından yine 2022 yılının Haziran ayında Uçuş Modeli Başlangıç Fonksiyonel Testleri’ni gerçekleştirdik. Uzaya göndereceğimiz Uçuş Modeli’nin Isıl Vakum Testlerini 2022 yılının aralık ayında tamamladık. Yine, Uçuş Modeli’nin Titreşim ve Akustik Testlerini ise Ağustos 2023’te bitirdik.” dedi. Şok Testlerini Kasım 2023’te, Son Fonksiyonel Testleri Ocak 2024’te, CATR testleri Mart 2024’te, Kütle Özellikleri Ölçümünü de Nisan 2024’te tamamladıklarını bildiren Uraloğlu, işlevsel testlerin hepsini bu tarihte bitirdiklerini belirtti. Türksat 6A’nın tüm testleri başarıyla geçmesinin ardından 4 Haziran’da uydunun yörüngesine fırlatılması için ABD’nin Florida Eyaleti’ndeki Cape Canaveral Uzay Üssü’ndeki Space X tesislerine yolladıklarını anımsatan Uraloğlu, “Başarılı bir nakil sürecinin ardından başlayan ve yaklaşık 1 ay süren fırlatma prosedürlerinde de sona geldik.” ifadelerini kullandı.

“TÜRKSAT 6A, 8 TEMMUZ’U 9 TEMMUZ’A BAĞLAYAN GECE 00.20’DE UZAYA GÖNDERİLECEK”

Bakan Uraloğlu, Türksat 6A uydusunun fırlatma merkezinden Falcon 9 roketi ile ABD yerel saati ile 8 Temmuz 2024 saat 17.20’de, Türkiye saati ile 8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece 00.20’de uzaya gönderecek şekilde geri sayıma başladıklarını duyurarak, “Uydunun fırlatma anını referans alırsak bu andan itibaren yakıt deposu ilk ayrılması 195. saniyede gerçekleşecek. Tam olarak 35 dakika 55 saniye sonra ise Türksat 6A uydusu roketin ikinci katından ayrılacak.” dedi. Uraloğlu, uydunun roketten ayrılmasından sonra da yaklaşık 70. dakikada geçici yörüngesine ulaşarak ilk sinyali almayı beklediklerini vurgulayarak, uydunun ayrılma anından sonra alınan sinyalin hiçbir sorun yaşamadan fırlatmanın ve ayrılmanın başarılı gerçekleştiğini göstereceğini belirtti. Uraloğlu, “Fırlatmanın ardından kimyasal itki sistemi ile yola çıkacak olan uydumuz 35 bin 786 kilometre uzaklıkta 42 derece Doğu boylamındaki kalıcı yörüngesine ulaşarak yörünge testlerine başlamayı planlıyoruz. Yörüngeye ulaşmasının ardından da yaklaşık 1 ay sürecek testlerin ardından Türksat tarafından yörüngede teslim alınarak Türksat 6A uydumuzu faaliyete geçirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

TÜRKSAT 6A’NIN ULAŞTIĞI NÜFUS 5 MİLYAR OLACAK

Uydu hizmetlerinde Türksat 3A, 4A, 4B, 5A ve 5B haberleşme uyduları ile hizmetin devam ettiğini belirten Uraloğlu, Türksat 6A’nın faaliyete geçmesiyle hem mevcut uyduların yedekliliğini sağlayacağını hem de kapasiteyi arttıracağını söyledi. Uraloğlu, “Uydumuz, Jeosenkron yani yer sabit haberleşme uydusu olarak; Türkiye’deki uydu ekosisteminde çok büyük bir kilometre taşı olacak. İnsanımıza TV yayıncılığı başta olmak üzere veri haberleşme hizmetleri alanında hizmet sağlayacak. Geniş bir kapsama alanında ülkemizin uydu haberleşme ihtiyaçlarını karşılayabilecek.” dedi. Mevcut uyduların hizmet vermediği Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya’nın da kapsama alanına gireceğini duyuran Uraloğlu, ilk kez Türkiye tarafından üretilen bir uydu üzerinden bu ülkelerdeki yerel televizyon kanallarına ulaşacaklarının altını çizdi. Türksat 6A ile Türkiye’nin uydularının ulaştığı nüfusun 3,5 milyardan 5 milyara çıkacağına da vurgu yapan Uraloğlu, “Kesintisiz televizyon yayıncılığı açısından önem arz eden KU-Bantta televizyon yayını yaptığımız uydularımızı yedekleyeceğimiz frekans bantları da yer alıyor. Bu anlamda yedeklilik açısından önem arz eden 6A ile birlikte sunduğumuz hizmetler de ek kapasiteyle artacak. Türksat 6A’nın hizmete girmesi ile Türksat’ın bölgeye yönelik uydu hizmeti ihracatının önemli ölçüde artmasını da planlıyoruz.” Şeklinde konuştu.

YURT DIŞINDA GÖREV YAPAN İHA’LARIN KONTROLÜ TÜRKSAT UYDULARIYLA DAHA GÜVENLİ

Bakan Uraloğlu, TÜRKSAT 6A’nın ülke güvenliği açısından çok büyük katkılar sağlayacağını kaydederek, askeri ve gözetleme amaçlı kullanılan İHA’ların son yıllarda, gelişen teknolojiyle, mühendislik uygulamalarında, bilimsel çalışmalarda ve sivil alanda da kendine yer bulduğunu anımsattı. Uraloğlu, “Şu anda hizmet veren Türksat 5B başta olmak üzere, tüm Türksat uydularıyla dünyanın dört bir yanında İHA’larımızı kontrol altında tutabiliyoruz. Bunlar, genişletilmiş menzil ve kapsama alanıyla kesintisiz haberleşebiliyor. Yani artık İHA’larımızın kontrolüne dışarıdan müdahale edilmesi mümkün değil ve bu uydu iletişimi, özellikle İHA operasyonlarında oyunun kurallarını değiştiren bir unsur olarak ortaya çıkıyor.” diye konuştu. Yurt dışında görev yapan İHA’ların kontrolünün Türksat uydularıyla daha güvenli hale geleceğini vurgulayan Uraloğlu, “Uydu iletişimi, veri iletimi için güvenli ve şifreli kanallar sağlayarak, yetkisiz erişim veya müdahale riskini en aza indirecek. Aynı şekilde Türksat 6A da artık bu imkanımızın çok geniş bir alana yayılmasını sağlayacak.” dedi.

“UZAY VATANDAKİ YÖRÜNGE HAKKIMIZI GÜVENCE ALTINDA ALDIK”

Türkiye’nin uydu alanındaki tecrübesiyle Türksat 6A’nın yeni bir dönemin kapısını araladığını söyleyen Uraloğlu, “Ülkemiz için yüksek teknolojili ürün üretimi alanında milat olduğu gibi vatandaşlarımızın ülkesine güvenini arttıran ve göğsünü kabartan bir proje de oldu. İnsansız hava araçlarımız, milli elektrikli trenlerimiz, muharip uçağımız Kaan ve TOGG gibi birçok alanda yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğimiz teknolojilerle beraber, uydular konusunda da yerli ve milli stratejimiz başarıya ulaştı. Artık insanımız biliyor ki Türkiye olarak bizim gerekli altyapımız, mühendisimiz ve insan kaynağımız var. Ülke olarak uzay vatandaki yörünge hakkımızı da güvence altında aldık. Sadece deniz ve karada değil uzaydaki haklarımızın da sonuna kadar takipçisi olacağız.” ifadelerini kullandı.

Uraloğlu, Türkiye’nin Türksat 6A’dan edindiği tecrübelerle bölgesindeki ülkeler için haberleşme uydusu üretim merkezi hâline geldiğini söyleyen Uraloğlu sözlerine şu şekilde devam etti:

“Türksat 6A’nın üretimi ile ülkemiz haberleşme uydusu üreten ülkeler arasında yerini aldı ve uydu ihracatçısı konumuna yükselmiş oldu. Dışa bağımlılığın azaltılması yönünde önemli bir kilometre taşı olmasının yanı sıra ülkemizde bir uydu üretim ekosisteminin kurulmasını da katkı sağladı. Bir haberleşme uydusunun yaklaşık 250 milyon dolar değeri olduğu düşünüldüğünde, bu projenin başarıyla tamamlanmasının ülkemiz ekonomisinin gelişimi açısından önemi ortadadır. Ülkemizin bilim, teknoloji ve uzay yarışında gayret eden, alın teriyle, akıl teriyle, vakti ile, nakdi ile efor sarf eden tüm kurum, kuruluş ve reel sektör temsilcilerini yürekten kutluyorum. Türkiye Uzay Ajansına, Tübitak Uzay, Türksat, Aselsan, C2TECH ve TUSAŞ ile birlikte sürece ve katkı veren tüm birimlere ayrı ayrı teşekkür ediyor, bu zorlu entegrasyon, test, fırlatma ve hizmete alma süreçlerindeki gayretlerinizi takdir ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle Türksat 6A’nın uzaya gönderilmesi ve hizmete alım programlarında buluşmak dileğiyle.”

Okumaya devam et
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İş Dünyası

Sınırların ötesine bakmak

Tiyatro, dans ve performans alanında tüm dünyada üretilen “alternatif” işleri 2019’dan bugüne seyirciyle buluşturan İstanbul Fringe Festival, 13-21 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek.

Yayınlanma

@

Yazan

Her yıl yenilikçi ve yaratıcı işleri bir araya getiren festival, bu yıl da ulusal ve uluslararası işbirlikleri ve gece etkinlikleri ile yine “sınırları” zorlayacak. Festivalin mekânları ise bu sene çeşitlendi. Şehrin dört bir yanında Fringe etkinliklikleri olacak. Hem mekânlar hem de program detayları için festivalin internet sitesine (www. fringeistanbul.com) bakmakta fayda var.

Festivali, eş-kurucu ve kültür politikaları direktörü Zeynep Uğur’la konuştuk.

Fringe Festival, her yıl programını çeşitlendirmeye özen gösteriyor, bu yılki programda neler göreceğiz?

Her yıl festivali geliştirmeye çalışıyoruz; bu yıl da bazı yeniliklerimiz var. Yıllardır çok severek çalıştığımız festival mekânımız ENKA Sanat’la bu sene ilk defa bir işbirliği yaptık. 17 Eylül’de ENKA Oditoryumu’nda sahnelenecek, ünlü Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatından yola çıkan “The Life of Hokusai” heyecanla beklediğimiz bir gösteri. 20 Eylül’de ise Alan Kadıköy’de ilk defa bir gece gösterimi gerçekleştireceğiz. Singapur’dan Decadance Company’nin gösterisi The 11th Hour, “Death to Duets” festival programında yer buluyor. Ölüm konusunu ve sonrasında ne olacağına dair eskimeyen spekülasyonları hicivli bir şekilde ele alan karanlık bir dans komedisi olan “The 11th Hour”, sonlar ve onları kabul edememekle ilgili. Gösteri saat 22.30’da başlayacak ve 60 dakika sürecek.

Bu yıl da şehre yayılmak üzerine bir planlama yapılmış. Bunun faydalarını nasıl görüyorsunuz?

Şehirle ilişkilenmek, şehre köklenmek, şehirde gündelik hayatın dışında bir hareketlilik yaratmak başından beri hedeflerimizden biri oldu. İstanbul çok katmanlı bir yapıya sahip, her semtin kendine göre farkı dinamikleri olabiliyor, içinde yaşayanları bile şaşırtan, beklenmedik mekânları var. Kente hem coğrafi açıdan yayılmak, yani geniş bir ölçekte farklı semtlerde katılımcılarla bir araya gelmek; hem de insanları normalde şehirde hareket etmeye alışık olmadıkları şekilde farklı yerlere gitmeye teşvik etmeye çalışıyoruz. Son yıllarda İstanbul’da herkes biraz kendi mahallesine kapandı. Özellikle uluslararası katılımcılar için İstanbul’un farklı yüzlerini deneyimlemek çok heyecan verici oluyor.

Bu yılki en geniş katılımlı etkinlik Zorlu PSM’deki Tayvanlı ekibin “The Whisper of the Waves” gösterisi… Biraz anlatabilir misiniz bu gösteriyi?

15 Eylül’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahne’de şimdiye kadarki en geniş katılımlı etkinliğimizi gerçekleştirmenin heyecanını taşıyoruz. Tayvan’dan yükselen ve dünyada yankı uyandıran genç dalganın örneklerinden Whisper of the Waves, insanlığın en temel sorularından yola çıkıyor. Gösteri, bizi en temel ihtiyaçlarımızdan birinde buluşturuyor: Bağ kurmak. Whisper of the Waves çok insanı bazı sorulardan yola çıkıyor: İçinde bulunduğumuz çağda bütün belirsizliklerin ve zorlukların ortasında nasıl hayatta kalıyoruz? Nasıl gündelik hayatımızı sürdürüyoruz? Bizi ne ayakta tutuyor? Ne devam etmemizi sağlıyor?

Okumaya devam et

İş Dünyası

Erzurum’da TÜGVA Yaz Okulu’nda Filistin’e Destek Etkinlikleri

Erzurum’da Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) koordinesindeki yaz okulunda eğitim gören çocuklar, İsrail ürünlerini boykot edip, Filistinli akranlarına da çalışmalarıyla destek oluyor. TÜGVA’nın çocuklara yönelik kentte düzenlediği yaz kurslarında …

Yayınlanma

@

Yazan

Erzurum’da Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) koordinesindeki yaz okulunda eğitim gören çocuklar, İsrail ürünlerini boykot edip, Filistinli akranlarına da çalışmalarıyla destek oluyor.

TÜGVA’nın çocuklara yönelik kentte düzenlediği yaz kurslarında yaklaşık 3 bin öğrenci, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Filistin‘e yönelik düzenlediği saldırılara dikkati çekmek için anlamlı etkinliklere katılıyor.

İsrail ürünlerini boykot edip Filistin‘deki akranlarına mektuplar gönderen çocuklar, çizdikleri resimlerle de işgal altında bulunan Gazze’deki yaşıtlarının yanında yer alıyor.

Sınıflardan sokaklara minik kalpleri Filistin‘deki akranlarıyla atan ve kentte düzenlenen Filistin‘e destek yürüyüşlerine de aileleriyle katılan çocuklar, farkındalıklarıyla takdir topluyor.

Çocuklar Gazzeli akranlarına yardım da yapıyor

TÜGVA Erzurum İl Temsilcisi Muhammet Faruk Kömeç, AA muhabirine, kentteki 45 okulda öğrencilerle Filistin için çeşitli etkinlikler düzenlediklerini söyledi.

Öğrencilerin etkinliklerde duygu dolu anlar yaşadığını belirten Kömeç, şöyle konuştu:

“Filistin konusunu gündemde tutmak için şiir ve resim yarışmaları yaptık. Filistin’in ‘Türkiye ve Müslümanların davası’ demek olduğunu öğrencilerimizin bilinçlerine kaydedelim istedik. Öğrencilerimizin Filistin’deki yaşıtlarına gönderdiği mektuplar vardı. Vicdanını kaybetmemiş insanın gerçekten muazzam cümlelerle muazzam tespitler yapabildiğini gördük. Mektupları okurken hep birlikte ağladık. Mektupların okunması ve en iyilerin seçilmesi için bir ekip oluşturduk, ekip en iyisini seçmekte çok zorlandı. Bir mektupta öğrencimizin ‘Ben bu kağıdı süslemeyeceğim çünkü katliamın süsü olmaz’ şeklinde ifadesini okuduk.”

Kömeç, çocukların Gazzeli akranları için yaptığı yardımlardan da bahsederek, “Okullarımızda Gazze kolileri oluşturduk, her sınıfa tebessüm kutusu başlığında koliler bıraktık. Öğrencilerimize Gazze’deki arkadaşlarınıza ne göndermek istersiniz bu kutunun içerisine koyun ulaştıralım dedik. Kolilerden gofret, kalem kutusu, oyuncaklar çıktı.” dedi.

Etkinliklere katılan 5. sınıf öğrencisi 11 yaşındaki Sena Özdemir, Filistin’de binlerce masum çocuğun hayatını kaybettiğini televizyondan öğrendiğini anlattı.

Özdemir, Filistin’de yaşananlar için elinden geleni yaptığını belirterek, “Savaş altındaki akranlarıma çok üzülüyorum. Filistin için resim yapıyoruz, mektup ve şiir yazıyoruz. Filistin’de savaş altındaki yaşıtlarımız için farkındalık oluşturuyoruz. Karpuz, Hanzala, Filistin haritası, Mescidi Aksa, zeytin figürleri üzerine boyama yapıyoruz.” diye konuştu.

“Seni ve toprağını korumak istediğim için boykot mallarını kullanmıyorum”

Filistin’deki akranları için mektup yazan Özdemir, kaleme aldığı cümleleri şöyle okudu:

“Masum olan ama bunu gösteremeyen çocuk, seni çok iyi anlıyorum. Biliyorum ki sen de benim gibi özgür olmak istiyorsun ama toprağından ayrılmak istemiyorsun. Seni ve toprağını korumak istediğim için boykot mallarını kullanmıyorum. Çünkü o zalim İsrail’e mermi vermek istemiyorum. Tüm Filistin’i kurtarmak ve kollarımın altına almak istiyorum. Gazze’deki Mescidi Aksa’yı ve oradaki tüm Müslümanları korumak istiyorum. Hiç üzülme çünkü tüm Türkiye, Filistin’in yanında, sakın unutma zafer Allah’ındır.”

Çocuklardan Ahmet Emin Toraman, Filistin’deki yaşıtları için oyun alanı kalmadığı için üzüldüğünü söyleyerek, “Hasta ve yaralı çocuklar için resim yapıyoruz. Çocuklar orada hastalanıyor, yaralanıyor ve açlıktan ölüyor.” dedi.

Elif Sahra Kotan ise “Filistin’e yardımcı olmak için etkinlikler düzenliyoruz. Oradaki yaşıtlarım için üzülüyorum çünkü bombalanıyor, aç kalıyor. Yaptığımız etkinliklerle oradaki çocuklara farkındalık oluşturup dikkat çekmek istiyoruz. Her çocuk yaşamak için doğar, yaşamalı, ölmemeli.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA / Güncel

Okumaya devam et

İş Dünyası

Kırklareli’nde Geleneksel Peynir Üretimi Bilimsel Ölçülerle Kayıt Altına Alınıyor

Kırklareli’nde Balkan köyleri başta olmak üzere özellikle köylü kadınlar tarafından “göz kararı” ve “tutam” ölçüleri kullanılarak üretilen peynirin tarifi, akademisyenler tarafından bilimsel ölçülerle kayıt altına alınıyor. Kırklareli Üniversitesi …

Yayınlanma

@

Yazan

Kırklareli’nde Balkan köyleri başta olmak üzere özellikle köylü kadınlar tarafından “göz kararı” ve “tutam” ölçüleri kullanılarak üretilen peynirin tarifi, akademisyenler tarafından bilimsel ölçülerle kayıt altına alınıyor.

Kırklareli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda AR-GE İnovasyon ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezince geleneksel yöntemlerle üretilen süt ürünleri tariflerinin bilimsel arşivinin yapılarak gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla çalışma başlatıldı.

Çalışmalar kapsamında köylüler, akademisyenler gözetiminde peynir üretti.

Geleneksel yöntemin simgesi olan “göz kararı” ve “tutam” ölçüsüyle üretilen peynirde kullanılan malzemelerin miktarı, bilimsel olarak yapılan ölçümlerle akademisyenler tarafından belirlendi.

“Üretimi artık daha kalıcı hale getirmiş oluyoruz”

Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Gıda AR-GE İnovasyon ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hatice Şanlıdere Aloğlu, AA muhabirine, unutulmaya yüz tutan geleneksel üretimleri bilim ışında kayıt altına aldıklarını söyledi.

Kırklareli Üniversitesi olarak bölgenin kalkınmasına fayda sağlayacak akademik çalışmalar ve projeler yürüttüklerini ifade eden Aloğlu, bu kapsamda geleneksel yöntemle üretilen süt ürünlerinin kayıt altına alınmasını çok önemsediklerini belirtti.

Peynir üretiminin her aşamasını takip ederek kayıt altına aldıklarını dile getiren Aloğlu, “göz kararı” ve “tutam” ölçülerini kontrol ederek parametresini çıkardıklarını anlattı.

Üretim tarifini arşivleyerek gelecek nesillere aktarmak istediklerini söyleyen Aloğlu, şöyle devam etti:

“Köylülerimiz üretim aşamalarında tarifleri göz kararı yapıyorlar. Örneğin iki avuç koyduğu tuzu, ya da sütün sıcaklığını parmağı ile ölçerken bunların derecelerini ölçüyoruz ya da koydukları tuzun miktarını belirleyerek üretimi aslında sayısallaştırmış oluyoruz. Böylece üretimi artık daha kalıcı hale getirmiş oluyoruz. Bu üretimi kendi imkanlarıyla yapmak isteyen insanlara da tarifleri sunmayı hedefliyoruz. Evlerde sütün ısıtılmasının ardından mayalama aşamasında genellikle kadınlarımız parmaklarını içerisine daldırırlar ve sıcaklığı parmaklarındaki ısıdan belirlerler. Biz yine bu şekilde yapmalarını istedik. Kadınlarımız sütlere parmaklarını daldırarak ısısını belirledi ama biz o sırada termometre ile sıcaklığını ölçerek mayalama sıcaklığını belirlemiş olduk. Süt ürünleri üretim parametrelerini ortaya çıkararak üretimin nasıl, hangi şartlarda ve hangi ölçülerle yapıldığını kayıt altına aldık. Böylece evlerde ilimize ait üretilen süt ürünleri unutulmadan gelecek yıllarda da üretilebilir hale gelecek.”

Üreticilerden Necibe Çetintaş da Kırklareli Üniversitesinde geleneksel peynir üretimi yaptığını söyledi.

Peynir üretiminde kullanılan malzemeleri ve miktarları akademisyenlerin takip ettiğini anlatan Çetintaş, sütün kaynatılmasında peynirin son hali salamurasına kadar tüm aşamaları tek tek gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Köy peyniri üretiminin akademisyenler tarafından ilgiyle karşılanmasından dolayı memnuniyet duyduğunu ifade eden Çetintaş, köy peynirlerinin daha lezzetli ve doğal olduğunu belirtti.

Kaynak: AA / Güncel

Okumaya devam et

En Çok Okunanlar