Connect with us

İş Dünyası

TOBB Başkanı: Türkiye mobilya ihracatında dünyada 11’inci sırada

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “20 sene önce dünyada mobilya ihracatında Türkiye’nin adı bile geçmezdi. Ama bugün Allah’a çok şükür, Türkiye mobilya ihracatında dünyada 11’inci sıraya geldi” dedi.

Yayınlanma

@

Dünya Odalar Federasyonu ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Bursa’nın İnegöl ilçesinde düzenlenen, İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) 2023 yılı İhracatın Yıldızları Ödülleri Töreni’ne katıldı. İhracatta derece alan firmaların sahiplerine plaketlerinin verildiği törende konuşan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “Mobilyada zaten İnegöl marka olarak bilinmektedir. Dünya tanıyor, dünyada da hepimiz gurur duyuyoruz, İnegöl’ün geldiği noktadan. Yine tekstil alanında da İnegöl’ümüz hızla gelişiyor. Ayrıca pek çok kaliteli tarımsal üretim de var burada, bizim İnegöl’ümüzde. Adeta ekmeğini taştan çıkartan, dünyaya ismini duyuran İnegöl’ün, girişim gücüyle, yani sizlerle iftihar ediyorum. Böyle ekonomik değerlere ihtiva eden İnegöl’de, özel sektörümüzü en iyi şekilde temsil eden bir ticaret sanayi dalı bulunmaktadır. Yaklaşık 134 yıllık tarihi geçmişiyle, kurumsal yapısıyla kalkınmasına ve zenginleşmesine öncülük etmektedir. Yavuz Uğurdağ başkanımız da müthiş bir azimle ve heyecanla sizler için çalışmaktadır. Avrupa standartlarında da üyelerine İnegöl ticaret sanayi odamız hizmet vermektedir. Akredite bir oda, yani 5 yıldızlı bir oda olarak hizmet vermektedir. Bunu da zaten belgesini almış durumda. Ben Yavuz başkanla beraber, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Kurulu’nda kendisiyle birlikte çalışıyorum. Tecrübelerimden de Ankara’da sizler adına istifade ediyorum. Sizleri de en iyi şekilde Ankara’da temsil etmektedir. Hem İnegöl’e değer katan çalışmalar yapıyor hem de sizlerin her sıkıntısını Ankara’da getirip, çözüm aramaktadır. Proje üretiyor, üyelerimizin derdine çözüm getiriyor İnegöl ve sizler daha çok zenginleşin diye çalışıyor. Buna bizzat şahit olan bir kardeşinizim” ifadelerini kullandı.

‘İNEGÖL 1,5 MİLYAR DOLARA ULAŞAN İHRACATIYLA MARKA HALİNE GELDİ’

İTSO’nun, ilçenin ihracat eksenini geliştirmek için çaba sarf ettiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, “Chicago’da ticaret merkezimizle birlikte çalışma yapmaktadır. Miami’deki bir merkez açılması noktasında kendisiyle beraber istişarede bulunacağız. O da bünyemizde bulunan tahkim ve ara buluculuk merkezi ile ticarette karşımıza çıkan hukuki itilafları en hızlı şekilde çözmesine yardımcı oluyor. Bakın ticari anlaşmazlıklar eskiden 4 gün sürerken, 2 yıl birinci derece, 2 yıl ikinci derece, şimdi 20 günde artık nihayete erebilir hale geldi. Odamızın sunduğu tüm bu imkanlardan değerli kardeşlerim siz de istifade edin. Özellikle İnegöl ihracatta çok önemli ve değerli. 1,5 milyar dolara ulaşan ihracatıyla, İnegöl sadece yurt içinde değil, yurt dışında da marka haline gelmiş durumda. Türkiye’nin en çok ihracat yapanlar listesinde 5 İnegöllü firmamız yer almaktadır. 20 sene önce dünyada mobilya ihracatında Türkiye’nin adı bile geçmezdi. Ama bugün Allah’a çok şükür, Türkiye mobilya ihracatında dünyada 11’inci sıraya geldi” diye konuştu.

İş Dünyası

Sınırların ötesine bakmak

Tiyatro, dans ve performans alanında tüm dünyada üretilen “alternatif” işleri 2019’dan bugüne seyirciyle buluşturan İstanbul Fringe Festival, 13-21 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek.

Yayınlanma

@

Yazan

Her yıl yenilikçi ve yaratıcı işleri bir araya getiren festival, bu yıl da ulusal ve uluslararası işbirlikleri ve gece etkinlikleri ile yine “sınırları” zorlayacak. Festivalin mekânları ise bu sene çeşitlendi. Şehrin dört bir yanında Fringe etkinliklikleri olacak. Hem mekânlar hem de program detayları için festivalin internet sitesine (www. fringeistanbul.com) bakmakta fayda var.

Festivali, eş-kurucu ve kültür politikaları direktörü Zeynep Uğur’la konuştuk.

Fringe Festival, her yıl programını çeşitlendirmeye özen gösteriyor, bu yılki programda neler göreceğiz?

Her yıl festivali geliştirmeye çalışıyoruz; bu yıl da bazı yeniliklerimiz var. Yıllardır çok severek çalıştığımız festival mekânımız ENKA Sanat’la bu sene ilk defa bir işbirliği yaptık. 17 Eylül’de ENKA Oditoryumu’nda sahnelenecek, ünlü Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatından yola çıkan “The Life of Hokusai” heyecanla beklediğimiz bir gösteri. 20 Eylül’de ise Alan Kadıköy’de ilk defa bir gece gösterimi gerçekleştireceğiz. Singapur’dan Decadance Company’nin gösterisi The 11th Hour, “Death to Duets” festival programında yer buluyor. Ölüm konusunu ve sonrasında ne olacağına dair eskimeyen spekülasyonları hicivli bir şekilde ele alan karanlık bir dans komedisi olan “The 11th Hour”, sonlar ve onları kabul edememekle ilgili. Gösteri saat 22.30’da başlayacak ve 60 dakika sürecek.

Bu yıl da şehre yayılmak üzerine bir planlama yapılmış. Bunun faydalarını nasıl görüyorsunuz?

Şehirle ilişkilenmek, şehre köklenmek, şehirde gündelik hayatın dışında bir hareketlilik yaratmak başından beri hedeflerimizden biri oldu. İstanbul çok katmanlı bir yapıya sahip, her semtin kendine göre farkı dinamikleri olabiliyor, içinde yaşayanları bile şaşırtan, beklenmedik mekânları var. Kente hem coğrafi açıdan yayılmak, yani geniş bir ölçekte farklı semtlerde katılımcılarla bir araya gelmek; hem de insanları normalde şehirde hareket etmeye alışık olmadıkları şekilde farklı yerlere gitmeye teşvik etmeye çalışıyoruz. Son yıllarda İstanbul’da herkes biraz kendi mahallesine kapandı. Özellikle uluslararası katılımcılar için İstanbul’un farklı yüzlerini deneyimlemek çok heyecan verici oluyor.

Bu yılki en geniş katılımlı etkinlik Zorlu PSM’deki Tayvanlı ekibin “The Whisper of the Waves” gösterisi… Biraz anlatabilir misiniz bu gösteriyi?

15 Eylül’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahne’de şimdiye kadarki en geniş katılımlı etkinliğimizi gerçekleştirmenin heyecanını taşıyoruz. Tayvan’dan yükselen ve dünyada yankı uyandıran genç dalganın örneklerinden Whisper of the Waves, insanlığın en temel sorularından yola çıkıyor. Gösteri, bizi en temel ihtiyaçlarımızdan birinde buluşturuyor: Bağ kurmak. Whisper of the Waves çok insanı bazı sorulardan yola çıkıyor: İçinde bulunduğumuz çağda bütün belirsizliklerin ve zorlukların ortasında nasıl hayatta kalıyoruz? Nasıl gündelik hayatımızı sürdürüyoruz? Bizi ne ayakta tutuyor? Ne devam etmemizi sağlıyor?

Okumaya devam et

İş Dünyası

Erzurum’da TÜGVA Yaz Okulu’nda Filistin’e Destek Etkinlikleri

Erzurum’da Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) koordinesindeki yaz okulunda eğitim gören çocuklar, İsrail ürünlerini boykot edip, Filistinli akranlarına da çalışmalarıyla destek oluyor. TÜGVA’nın çocuklara yönelik kentte düzenlediği yaz kurslarında …

Yayınlanma

@

Yazan

Erzurum’da Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) koordinesindeki yaz okulunda eğitim gören çocuklar, İsrail ürünlerini boykot edip, Filistinli akranlarına da çalışmalarıyla destek oluyor.

TÜGVA’nın çocuklara yönelik kentte düzenlediği yaz kurslarında yaklaşık 3 bin öğrenci, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Filistin‘e yönelik düzenlediği saldırılara dikkati çekmek için anlamlı etkinliklere katılıyor.

İsrail ürünlerini boykot edip Filistin‘deki akranlarına mektuplar gönderen çocuklar, çizdikleri resimlerle de işgal altında bulunan Gazze’deki yaşıtlarının yanında yer alıyor.

Sınıflardan sokaklara minik kalpleri Filistin‘deki akranlarıyla atan ve kentte düzenlenen Filistin‘e destek yürüyüşlerine de aileleriyle katılan çocuklar, farkındalıklarıyla takdir topluyor.

Çocuklar Gazzeli akranlarına yardım da yapıyor

TÜGVA Erzurum İl Temsilcisi Muhammet Faruk Kömeç, AA muhabirine, kentteki 45 okulda öğrencilerle Filistin için çeşitli etkinlikler düzenlediklerini söyledi.

Öğrencilerin etkinliklerde duygu dolu anlar yaşadığını belirten Kömeç, şöyle konuştu:

“Filistin konusunu gündemde tutmak için şiir ve resim yarışmaları yaptık. Filistin’in ‘Türkiye ve Müslümanların davası’ demek olduğunu öğrencilerimizin bilinçlerine kaydedelim istedik. Öğrencilerimizin Filistin’deki yaşıtlarına gönderdiği mektuplar vardı. Vicdanını kaybetmemiş insanın gerçekten muazzam cümlelerle muazzam tespitler yapabildiğini gördük. Mektupları okurken hep birlikte ağladık. Mektupların okunması ve en iyilerin seçilmesi için bir ekip oluşturduk, ekip en iyisini seçmekte çok zorlandı. Bir mektupta öğrencimizin ‘Ben bu kağıdı süslemeyeceğim çünkü katliamın süsü olmaz’ şeklinde ifadesini okuduk.”

Kömeç, çocukların Gazzeli akranları için yaptığı yardımlardan da bahsederek, “Okullarımızda Gazze kolileri oluşturduk, her sınıfa tebessüm kutusu başlığında koliler bıraktık. Öğrencilerimize Gazze’deki arkadaşlarınıza ne göndermek istersiniz bu kutunun içerisine koyun ulaştıralım dedik. Kolilerden gofret, kalem kutusu, oyuncaklar çıktı.” dedi.

Etkinliklere katılan 5. sınıf öğrencisi 11 yaşındaki Sena Özdemir, Filistin’de binlerce masum çocuğun hayatını kaybettiğini televizyondan öğrendiğini anlattı.

Özdemir, Filistin’de yaşananlar için elinden geleni yaptığını belirterek, “Savaş altındaki akranlarıma çok üzülüyorum. Filistin için resim yapıyoruz, mektup ve şiir yazıyoruz. Filistin’de savaş altındaki yaşıtlarımız için farkındalık oluşturuyoruz. Karpuz, Hanzala, Filistin haritası, Mescidi Aksa, zeytin figürleri üzerine boyama yapıyoruz.” diye konuştu.

“Seni ve toprağını korumak istediğim için boykot mallarını kullanmıyorum”

Filistin’deki akranları için mektup yazan Özdemir, kaleme aldığı cümleleri şöyle okudu:

“Masum olan ama bunu gösteremeyen çocuk, seni çok iyi anlıyorum. Biliyorum ki sen de benim gibi özgür olmak istiyorsun ama toprağından ayrılmak istemiyorsun. Seni ve toprağını korumak istediğim için boykot mallarını kullanmıyorum. Çünkü o zalim İsrail’e mermi vermek istemiyorum. Tüm Filistin’i kurtarmak ve kollarımın altına almak istiyorum. Gazze’deki Mescidi Aksa’yı ve oradaki tüm Müslümanları korumak istiyorum. Hiç üzülme çünkü tüm Türkiye, Filistin’in yanında, sakın unutma zafer Allah’ındır.”

Çocuklardan Ahmet Emin Toraman, Filistin’deki yaşıtları için oyun alanı kalmadığı için üzüldüğünü söyleyerek, “Hasta ve yaralı çocuklar için resim yapıyoruz. Çocuklar orada hastalanıyor, yaralanıyor ve açlıktan ölüyor.” dedi.

Elif Sahra Kotan ise “Filistin’e yardımcı olmak için etkinlikler düzenliyoruz. Oradaki yaşıtlarım için üzülüyorum çünkü bombalanıyor, aç kalıyor. Yaptığımız etkinliklerle oradaki çocuklara farkındalık oluşturup dikkat çekmek istiyoruz. Her çocuk yaşamak için doğar, yaşamalı, ölmemeli.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA / Güncel

Okumaya devam et

İş Dünyası

Kırklareli’nde Geleneksel Peynir Üretimi Bilimsel Ölçülerle Kayıt Altına Alınıyor

Kırklareli’nde Balkan köyleri başta olmak üzere özellikle köylü kadınlar tarafından “göz kararı” ve “tutam” ölçüleri kullanılarak üretilen peynirin tarifi, akademisyenler tarafından bilimsel ölçülerle kayıt altına alınıyor. Kırklareli Üniversitesi …

Yayınlanma

@

Yazan

Kırklareli’nde Balkan köyleri başta olmak üzere özellikle köylü kadınlar tarafından “göz kararı” ve “tutam” ölçüleri kullanılarak üretilen peynirin tarifi, akademisyenler tarafından bilimsel ölçülerle kayıt altına alınıyor.

Kırklareli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda AR-GE İnovasyon ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezince geleneksel yöntemlerle üretilen süt ürünleri tariflerinin bilimsel arşivinin yapılarak gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla çalışma başlatıldı.

Çalışmalar kapsamında köylüler, akademisyenler gözetiminde peynir üretti.

Geleneksel yöntemin simgesi olan “göz kararı” ve “tutam” ölçüsüyle üretilen peynirde kullanılan malzemelerin miktarı, bilimsel olarak yapılan ölçümlerle akademisyenler tarafından belirlendi.

“Üretimi artık daha kalıcı hale getirmiş oluyoruz”

Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Gıda AR-GE İnovasyon ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hatice Şanlıdere Aloğlu, AA muhabirine, unutulmaya yüz tutan geleneksel üretimleri bilim ışında kayıt altına aldıklarını söyledi.

Kırklareli Üniversitesi olarak bölgenin kalkınmasına fayda sağlayacak akademik çalışmalar ve projeler yürüttüklerini ifade eden Aloğlu, bu kapsamda geleneksel yöntemle üretilen süt ürünlerinin kayıt altına alınmasını çok önemsediklerini belirtti.

Peynir üretiminin her aşamasını takip ederek kayıt altına aldıklarını dile getiren Aloğlu, “göz kararı” ve “tutam” ölçülerini kontrol ederek parametresini çıkardıklarını anlattı.

Üretim tarifini arşivleyerek gelecek nesillere aktarmak istediklerini söyleyen Aloğlu, şöyle devam etti:

“Köylülerimiz üretim aşamalarında tarifleri göz kararı yapıyorlar. Örneğin iki avuç koyduğu tuzu, ya da sütün sıcaklığını parmağı ile ölçerken bunların derecelerini ölçüyoruz ya da koydukları tuzun miktarını belirleyerek üretimi aslında sayısallaştırmış oluyoruz. Böylece üretimi artık daha kalıcı hale getirmiş oluyoruz. Bu üretimi kendi imkanlarıyla yapmak isteyen insanlara da tarifleri sunmayı hedefliyoruz. Evlerde sütün ısıtılmasının ardından mayalama aşamasında genellikle kadınlarımız parmaklarını içerisine daldırırlar ve sıcaklığı parmaklarındaki ısıdan belirlerler. Biz yine bu şekilde yapmalarını istedik. Kadınlarımız sütlere parmaklarını daldırarak ısısını belirledi ama biz o sırada termometre ile sıcaklığını ölçerek mayalama sıcaklığını belirlemiş olduk. Süt ürünleri üretim parametrelerini ortaya çıkararak üretimin nasıl, hangi şartlarda ve hangi ölçülerle yapıldığını kayıt altına aldık. Böylece evlerde ilimize ait üretilen süt ürünleri unutulmadan gelecek yıllarda da üretilebilir hale gelecek.”

Üreticilerden Necibe Çetintaş da Kırklareli Üniversitesinde geleneksel peynir üretimi yaptığını söyledi.

Peynir üretiminde kullanılan malzemeleri ve miktarları akademisyenlerin takip ettiğini anlatan Çetintaş, sütün kaynatılmasında peynirin son hali salamurasına kadar tüm aşamaları tek tek gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Köy peyniri üretiminin akademisyenler tarafından ilgiyle karşılanmasından dolayı memnuniyet duyduğunu ifade eden Çetintaş, köy peynirlerinin daha lezzetli ve doğal olduğunu belirtti.

Kaynak: AA / Güncel

Okumaya devam et

En Çok Okunanlar